• If this is your first visit, be sure to check out the FAQ by clicking the link above. You may have to register before you can post: click the register link above to proceed. To start viewing messages, select the forum that you want to visit from the selection below.

Duyuru

Gizle
No announcement yet.

Son Dakika Haberleri Bu Başlıktan verilecektir.

Gizle
Bu konu sabit bir konudur.
X
X
 
  • Filtrele
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Sil
new posts
  • #16

    Eyalet Anayasa Mahkemesi böylece Berlin'deki bir İslam cemaatinin türban yasağının kaldırılmasını isteyen itiraz dilekçesini reddetti.

    Mahkeme heyeti kararında öğretmenlerin Hıristiyan Batı kültürü değerlerini öğretmekle yükümlü olduğunu, türban yasağının Hıristiyan batı kültürü değerlerine dayalı Bavyera Anayasası'na aykırı olmadığını belirtti.

    Mahkeme türban yasasının din özgürlüğü ve eşitlik ilkesine de aykırı olmadığını vurguladı.

    Mahkeme kararının genel anlamda bir türban yasağı anlamına gelmediği, yasanın öğrenci ve veliler üzerinde anayasanın temel ilkelerine aykırı olduğu inancını veren semboller ve giysileri yasakladığı belirtildi.

    Bu temel ilkeler arasında Hıristiyan Batı kültürünün eğitim ve kültür değerlerinin geldiği kaydedildi.

    Temel değerlere ters

    Bavyera Anayasa Mahkemesi karar gerekçesinde, Eyalet Meclisi'nin kararının genel anlamda bir türban yasağı anlamına gelmediğini, yasanın öğrenci ve veliler üzerinde Anayasa'nın temel ilkelerine aykırı olduğu inancını veren semboller ve giysileri yasakladığını belirtti.

    Bu temel ilkeler arasında Hıristiyan Batı kültürünün eğitim ve kültür değerlerinin geldiği kaydedildi.

    Mahkeme bu yasağın öğretmen ve öğrencilere anayasanın temel değerleriyle bağdaşmadığı izlenimi veren giysi ve sembolleri hedef aldığı ve bunun sadece bir din için değil, tüm dinler için geçerli olduğunu vurguladı.

    Yorum yap

    • #17

      thevotenation.com adlı internet sitesinde dünyanın en sevilen ülkesi seçiliyor... Sadece sevilen değil, aynı zamanda "sevilmeyen" ülke de bu oylama ile belli olacak.

      Türkiye'de listede yer alıyor. Şu anda "sevilen ülkeler" sıralamasında üçüncü sıradayız... İlk sırada 285 bin 816 oy alan Slovekya bulunuyor. Onu 283 bin 273 oy alan Sırbistan izliyor. Üçüncü sıradaki Türkiye'ye ise şu ana kadar 261 bin 822 oy çıktı.

      En sevilen 10 ülke şöyle sıralanıyor;
      1-Slovakya
      2-Sırbistan
      3-Türkiye
      4-Azerbaycan
      5-Rusya
      6-İngiltere
      7-ABD
      8-Almanya
      9-Çek Cumhuriyeti
      10-Yunanistan

      Sitedeki "sevilmeyen" ülkeler sıralamasına gelince. Tepede sözde Ermeni tasarısının esintisi var. En sevilmeyen ülke sıralamasında birinci sırayı Ermenistan (-8443), ikinci sırayı ise Fransa (-4508) alıyor. Arnavutluk üçüncü (-3617), Ruanda dördüncü (-1659) , İran ise beşinci (-1207) sırada bulunuyor.

      Oylamaya katılmak isteyenler www.thevotenation.com sitesine girip LIKE yazılı bölümü tıklayarak SEVDİKLERİ ülkeyi, DISLIKE yazılı kutuyu tıklayarak ise "sevmedikleri" ülkeyi seçebilirler. //

      Yorum yap

      • #18

        Arena programı, gazetelerde çıkan "Ayda 3 bin YTL maaşla, masöz olarak yetiştirilmek üzere genç bayanlar aranıyor" ilanlarının arkasında utandıran dramı ortaya çıkarttı.

        İşsizliğin kol gezdiği ülkemizde, bu cazip teklif masaj salonları işletmecileri tarafından gazetelere verilen ilanlarla yapılıyor. Milyonlarca insanın çalışabilecek bir iş aradığı ülkemizde, bu merkezler acaba hangi hizmetin karşılığında ayda 3 bin YTL veriyor?

        Yanıtlar kamera görüntüleri ile usta gazeteci Uğur Dündar yönetimindeki Arena ekibi tarafından bulundu, gün yüzüne çıkartıldı. Gazetelere verilen ve 'Sağlık Merkezi' adı altında faaliyet gösteren yerlerden biri Şişli Bomonti'de bulunuyor.

        İşte birbirinden çarpıcı görüntü ve diyaloglarla Arena programı:

        Yorum yap

        • #19

          Türkiye'nin kuzeydoğu kesimleri yağışlı geçecek. Kıyılarda yağmur, iç kesimlerde kar şeklinde görülecek yağışların Doğu Karadeniz'de etkili olması bekleniyor.

          Cumartesi günü, Doğu Akdeniz, Güneydoğu Anadolu, İç Anadolu ve Karadeniz'in doğusu ile Doğu Anadolu'da aşırı yağışlar olacak.

          Yağışlar, Doğu Anadolu'nun güney kesimleri, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Akdeniz'de su baskınlarına ve sele yol açabilir.

          Bu yağışların susuzluğa bir miktar yardımcı olacağı beklense de, yeraltı su kaynakları açısından faydalı olacağı sanılmıyor.

          Pazar gününden itibaren ise, sıcaklık değerleri tekrar artacak ve hava açmaya başlayacak.

          Ancak meteoroloji uzmanları, şubat ayından umutlu. Çünkü, bugüne kadar, sıcak geçen aralık ve ocak aylarının ardından, şubat ayında kar yağışları sıkça görüldü.

          Meteoroloji uzmanlarına göre, yurdun büyük kısmına yayılacak yağış, iki aydır kurak günler geçiren Çukurova'da da görülecek.

          Buzlanma ve don olayına dikkat!

          Sabah saatlerinde iç ve doğu bölgelerde buzlanma ve don olayı, Marmara ile yurdun iç kesimlerinde yoğun olmak üzere sis görülecek.

          Hava sıcaklığı, kuzeydoğu kesimlerde 2 ile 4 derece azalacak, diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacak.

          Rüzgar kuzey ve kuzeybatı, yurdun kuzey kesimlerinde batı ve güneybatı yönlerden hafif arasıra orta kuvvette esecek.

          Uyarılar!

          * Doğu Karadeniz'in iç kesimlerinde kar yağışlarının etkili olması beklendiğinden, çığ tehlikesi bulunuyor.
          * Sabah saatlerinde yurdun iç ve doğu bölgelerinde buzlanma ve don olayı bekleniyor.
          * Sabah saatlerinde Marmara ile yurdun iç kesimlerinde yoğun olmak üzere sis bekleniyor.

          Yorum yap

          • #20

            Ankara Eymür Gölü'nde bir dram yaşandı. ODTÜ'de master yapan 30 yaşındaki Ü'nin ruh hgali son zamanlarda iyi değildi. Nişanlıydı ve 2 ay sonra evlenmeyi planlıyor. Genç son zamanlarda nedeni belli olmayan bir şekilde ağır bir bunalım geçirmeye başlamış. Psikoloji destek sayesinde atlatmaya çalıştıysa da genç adam bunalımdan kurtulamadı.


            Genç kararını vermişti ölmek istiyordu. Eymür Gölü'ne otomobiliyle geldi ve yanına celladı olacak silahı ve mermileri de aldı. Çok yakın bir arkadaşı olan eski iş yerinde çalıştığı arkaşına son mesajla veda etti ve ona : Hakkınızı helal edin, dedi

            Arkadaşıyla uzun vakitler geçirmişlerdi Eymür gölü çevresinde arkaşının aklına ilk gelen o korkunç soru geldi. Yoksa?.. Hemen aracıyla gölün çevresine geldi ve aramaya koyuldu. Orada Ü'nin aracını gördü yanına gittiğinde ise dostunun kafasına bir kurşun sıkarak kendini çoktan vurduğunu anladı.

            Daha sonrası ise tam anlamıyla dram. Polisle birlikte göle gelen yakınları sinir krizi geçirmeye başladı. Genç adamın yanında bulunan günlükte ise son zamanlarda

            Yorum yap

            • #21

              GÜNÜN YENİ MANŞETİ (17-01-2007)hürriyet
              Elazığ merkez ile Palu ilçesi, Malatya, Gaziantep ve Diyarbakır'da eş zamanlı olarak düzenlenen fuhuş operasyonunda, zorla fuhuş yaptırdıkları, bu amaçla insan ticareti yaptıkları öne sürülen şebekenin 15 üyesi yakalandı.


              Elazığ Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesi ekipleri, ”Darbe-2” adı verdikleri operasyon kapsamında 4 ay süren takip sonucunda organize olarak fuhuş yaptırdıkları öne sürülen şebekenin il içi ve il dışındaki bağlantılarıyla şüphelilerin adreslerini tespit etti.

              Elazığ merkezi ile Palu ilçesi, Malatya, Gaziantep ve Diyarbakır'da eş zamanlı olarak düzenlenen baskınlarda, şebekenin lideri olduğu iddia edilen H.D. ile örgüt üyeleri L.D, H.S. ve S.S. Elazığ'da, H.T, Ö.D, A.D, M.D, E.D, M.A.Y. ve yabancı uyruklu kadın T.D. Palu ilçesinde yakalandı. Örgütün Malatya bağlantısını sağlayan yabancı uyruklu kadın N.D, Gaziantep bağlantısını sağlayan İ.B. ve Diyarbakır bağlantısını sağlayan H.A. düzenlenen operasyonda yakalandı.

              Ekipler, ayrıca Diyarbakır'da insan ticareti mağduru olan bir kadını yakaladı. Palu'da yakalanan M.A.Y'nin evinde yapılan aramada da 4-5 gram esrar ele geçirildi.

              Zanlılar, “fuhuş amacıyla örgüt kurmak, örgütle yakınlarına fuhuş yaptırmak, aklen malul kıza zorla fuhuş yaptırmak, küçük yaştaki kıza fuhuş yaptırmak, darp ve tehdit etmek, kimliği alıkoymak, odaya kapatarak zorla fuhuş yaptırmak, insan ticareti yapmak, fuhuş yaptırmak amacıyla yurt içi ve dışından kadın temin etmek, haksız kazanç sağlamak ve esrar bulundurmak” iddialarıyla adli makamlara sevk edildi.

              BODRUM'DA FUHUŞ OPERASYONU

              Öte yandan bir süre önce internetteki ”jandarma.gov.tr” adresine gelen bir ihbarı değerlendiren Muğla İl Jandarma Alay Komutanlığı Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube ekipleri, sabaha karşı Bodrum'da fuhuş yaptırıldığı belirlenen 15 farklı noktaya operasyon düzenledi.“Menekşe” adı verilen operasyonda, “kadınlara zorla fuhuş yaptırdığı” iddia edilen 12 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınan zanlıların, yabancı uyruklu kadınların pasaportlarına zorla el koydukları ve onları fuhuş yapmaya zorladıkları belirlendi.

              Zanlılara ait otel, pansiyon ve evlerde yapılan aramalarda, pornografik içerikli dergi ve CD'ler ile 2 tabanca ele geçirildi.

              Zanlıların, ifadeleri alındıktan sonra adliyeye sevk edildiği öğrenildi. Yaklaşık 80 kişilik bir ekip tarafından düzenlenen operasyon kapsamında, zorla fuhuş yaptırıldığı iddia edilen yabancı uyruklu 5 kadın, ifadeleri alınmak üzere Bodrum İlçe Jandarma Komutanlığına götürüldü

              Yorum yap

              • #22

                İngiltere'nin Newcastle United takımında forma giyen milli futbolcu Emre Belözoğlu, İngiltere Futbol Federasyonu'na (FA), Everton takımının 3 siyahi oyuncusuna ırkçı sözler söylemediğini bildirdi.

                İngiltere Futbol Federasyonu'ndan yapılan açıklamada, kişisel olarak
                dinlenmesini isteyen Emre Belözoğlu'nun, ifadesinde, Everton oyuncuları Tim
                Howard, Joleon Lescott ve Joseph Yobo'ya ırkçı sözler sarfettiği suçlamalarını
                reddettiği bildirildi.

                Suçlu bulunursa İngiltere'yi terkedeceğini açıklayan Belözoğlu'na,
                aralarında Nijeryalı Obafemi Martins'in de bulunduğu takım arkadaşları ve
                antrenörü Gleen Roedar destek vermişler ve milli oyuncunun ırkçı sözler
                sarfetmediğini söylemişlerdi.

                Yorum yap

                • #23

                  Şöyle yapalım diyorum: Düşünen, kafası çalışan, ortalamadan farklı düşünen her insana bir koruma verilsin. Mesela fark ettin ki düşünmeye başladın, beyninde tuhaf bir kıpraşma, enteresan bir gri hücre kalkışması var, işte tam o anda, hiç geciktirmeden hemen savcılığa gidilsin.

                  "Sayın Savcı, benim kafam çalışmaya başladı. Resmi ideolojinin, ortalamanın, faşizminin dışında birtakım şeyler kaynaşmaya başladı kafamın içinde. Sonradan siz de ben de zor durumda kalmayalım. İyisi mi şimdiden yanıma bir polis arkadaş verin" densin.

                  Böyle mi olacak? Bundan böyle bu memlekette düşünen her insan, düşündüğünü söyleyen her insan yanında bir koruma görevlisiyle mi dolaşmak zorunda kalacak? Artık böyle bir komedi normalleştirilmiş olmalı ki başından beri Hrant'a koruma verildi mi verilmedi mi bu tartışılıyor, korunması gerektiği son derece normal bir yaklaşımmış gibi sunuluyor.
                  Peki, ben şimdi Ermeniler, Kürtler veya dinle ilgili bir şey yazdığımda baştan savcıya telefon mu etmeliyim? "Savcı Bey, boşta koruma arkadaş varsa yarına şöyle bir yazı yazmayı düşünüyorum" mu demeliyim?
                  Diyelim ki bu komedi de memleketteki birçok başka komedi gibi gerçek oldu. Beni kimden koruyacaklar? Kimlerden?
                  "Beyaz Bereliler"den mi?

                  'Genç'in yeni modası
                  İstiklal Caddesi'nde, İstanbul'un tam ortasında (dün gördüm daha) derhal ve hızla, yenilmemiş, içilmemiş "beyaz bere" satışları patlatılmış. Hrant'ın katil zanlısının giydiğinin aynısı olan beyaz bere "revaçta". Star gazetesinin olayın ardından attığı manşet haklıymış:
                  Katil zanlısı ve o zihniyet kahramanlaştırılıyor bir yandan, onaylanıyor ve satışa sunuluyor. Alan var ki beyaz bereler tezgâhlarda çoğalıyor. Sokak, "Hrant'ın katili kim?" sorusuna cevap veriyor:
                  Kalabalıklar. Tırmandırılan şoven, milliyetçi, fanatik toplumsal ve siyasi iklim. Hep birlikte sağa kayış. Ortanın solu diye başlanan yolda sağa kaya kaya MHP'ye yer bırakmayan, MHP'yi daha sağa iten ve nihayet BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'na "Biz ılımlı kaldık.
                  Bu çocuklar bizden daha radikal" dedirten "iklim". Dün Milliyet'in başyazısında sözü edilen iklim şimdi "beyaz bereler"le taçlanıyor. Bu duyduğunuz koku faşizminin çoktan dibi tutmuş temcit pilavının kokusu...

                  Hrant mektupları
                  Hrant'ın gidişinden sonra güç bela yazdığım yazının ardından dört yüzün üzerinde elektronik mektup geldi. Neden söylüyorum bunu? Bu dört yüz e-postanın iki yüzünün "Sen de yazdıklarına dikkat et!" temalı ve bol cinsel küfürlü, "asil" milliyetçi gençlerden geldiğini söylemek için.
                  Diğer iki yüzünün bu ölüme üzülen, bu cinayetin bir hikâyenin kötü sonu olduğunu hisseden, bu memleketin artık uçurumun kenarında, bir iç savaşın eşiğinde olduğunu düşünen insanlardan geldiğini söylemek için. Yani, "fifti-fifti" idi yazıya gelen tepkiler. Ama bu memlekette biz "fifti-fifti" değiliz.
                  "Biz" azınlıktayız. Fena halde azınlıktayız. 200 binin üzerinde insan yürüdü Hrant'ın cenazesinde. Güzeldi. Ama unutmayın ki bu sayı, İstanbul'daki insanların % 1 bile değildi.
                  Şimdi cenazenin ardından "Aman milliyetçiliğe laf gelmesin" diye yazılar yazanlar, "Hepimiz Ermeniyiz" sloganının yarattığı "gevşemeyi" verdikleri ayarla "düzeltmeye" çalışan medya ve siyaset kahramanları, oturup düşünsünler. Kim vurulursa vicdana gelecekler?
                  Kimler ölürse bu memlekette tırmandırdıkları şoven dalganın yarattığı kan revan iklimden dolayı suçluluk duyacaklar?
                  Ne zaman suçlu olduklarını anlayacaklar? Beyaz bere satışından pay aldıklarını ne zaman itiraf edecekler?!

                  ECE TEMELKURAN-MİLLİYET

                  Yorum yap

                  • #24

                    ESKİ Dışişleri Bakanı İsmail Cem, bugün Teşvikiye Camii’nden devlet töreniyle uğurlanacak.

                    Törene Başbakan Erdoğan ile Cem’in yakın dostu Yunanistan eski Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu da katılacak. Törene ilişkin bilgi veren Cem’in kızı İpek Cem Taha, babasının Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedileceğini, akşam da Bebek’teki evde dua okunacağını söyledi.

                    “Çok resmi, çok şatafatlı bir tören olmayacak. Bakanlık ve milletvekilliği yaptığı için sanıyorum Türk bayrağı olacaktır, asker ya da polis olacaktır” diyen İpek Cem Taha, Yorgo Papandreu’nun törene katılabilmek için Hindistan’a yapacağı ziyareti iptal ettiğini söyledi.

                    Cumhurbaşkanı Sezer’in katılıp katılmayacağı konusunda bilgisi olmadığını ifade eden Taha, yayınladığı mesajın kendileri için yeterli olduğunu söyledi.

                    Yorum yap

                    • #25

                      Ogün Samast'ın, Hrant Dink cinayetiyle ilgili bağlantılarını internet yoluyla organize ettiği yönündeki delillerin ele geçirilmesinin ardında Başbakan Erdoğan'ın internet kafe işletmecilerine yönelik sert açıklamaları yeni bir tartışma başlattı.

                      Dink cinayetinin tetikçisi Samast'ın düzenli olarak gittiği internet kafedeki bilgisayarlara güvenlik güçlerinin el koyması ve daha sonra Erdoğan'ın Kızılcahamam kampında internet kafe yöneticilerini suçlayıcı açıklamalarına internet kafe işletmecileri tepki gösterdi.

                      Zonguldak'ın Çaycuma ilçesinde bir internet kafe işletmecisi olan Erdem Girgin, basının ve Başbakan'ın internet kafeleri hedef göstermesine "Suçlu yine İnternet Kafeler oldu. Bu çocuğu bu tür olaya yönlendiren mihraklar işin içinden sıyrılıverdiler. Peki gerçekten işin perde arkasındakiler ne olacak?" sözleri ile tepki gösterdi.

                      İşini yıllardır kanunlar çerçevesinde ve ahlaki değerlere bağlı kalarak yaptığını söyleyen Girgin, Başbakan'ın tarif ettiği bazı uygunsuz işletmeler olabileceğini ancak böyle bir makamdan genelleme yaparak topluma seslenmenin de diğer internet kafe sahiplerine haksızlık olacağını savundu.

                      Kurunun yanında yaşın da yandığını sözlerine ekleyen Erdem Girgin internet kafe işletmecilerin yaşadığı sıntıyı şu sözlerle aktardı;

                      "İşimi hep doğru yapmama rağmen kaybeden yine ben oldum. Filtre programı kurdum pornografiye izin vermedim diye müşterim gelmez oldu.
                      Kendim dahi sigaramı işyerimin kapısının önünde içerek örnek olmaya çalıstım, kafemde sigara içiilmesini yasakladım diye her zaman ciddi müşteri kaybım oldu. 12 yaş sınırlamasına dikkat ettiğim ve İç İşleri Bakanlığının 176 sayılı genelgesine göre veli izin kağıdı uygulmasında bulundum diye veliler bile, "Acaba bu adam bu kağıdı bizden niye alıyor? Bu yerlerde kötülükler mi dönüyor?" diye işletmeciler hakkında olumsuz düşünmeye başladılar.

                      Evet ülkemizde malesef kötü internet kafeler var. İşte bu kafelere yapılan denetimlerde 3-5 kafe ortaya cıkıyor; porno merkezi, 3-5 kafe ortaya çıkartılıyor; kumar oynatan, 3-5 cafe çıkıyor; sigarayı bırakın, neredeyse nargileye bile izin verebilen.. İşte bu durunda özellikle yazılı basın haberleri abartarak verince 25 bin tane internet kafeci zan altında kalıyor. "

                      TÜRK TELEKOM'UN YAPABİLECEĞİ DÜZENLEMELER VAR

                      Balikesir'de internet kafe işletmesi yapan Mübin Alkan ise konuya farklı bir açıdan yaklaşıyor. Pornografik yayınlar, kumar içerikli siteler ve bölücü yayınları internet servis sağlayıcısı olan Türk Telekom'un portlarını kapatarak engelleyebileceği görüşünde olan Alkan, "Hepimizin bilgisayarlarında pornografi, bahis, kumar ve ülkemizin bölünmez bütünlüğünü zedeleyecek sitelere karşı filtre programları mevcut. Şimdiye kadar Balıkesir'de hiçbir işletme ahlaksızlık veya kanunsuzluk dolayısıyla ceza almamıştır biz bu konuda özellikle hassasiyet gösteriyoruz." diyerek Başbakan'ın açıklamalarından duyduğu rahatsızlığı dile getiriyor.

                      İNTERNET KAFELER 2 GÜNDE BİR DENETLENİYOR

                      Deltakan internet kafenin sahibi de birkaç kendini bilmez işletmecinin sorumsuz davranışlarının tüm işletmecilere fatura edilmesinden şikayetçi. İnternet kafelerde suç teşkil edebilecek metaryallere kolaylıkla sokak satıcılar ya da evde kullanılan kişisel bilgisayarlar aracılığıyla ulaşılabileceğini savunuyor. Kendisine ait işletmenin 2-3 günde bir denetime tabii olduğunun altını çizen internet kafe sahibi bu tip yoğun güvenlik uygulamalarına rağmen devletin en üst makamlarından nasıl olup da hedef gösterildiklerine anlam veremiyor.

                      Yorum yap

                      • #26

                        Eskişehir'de bir doktor, hayat sigortasından para almak için kendisini zehirleyerek öldürmeye çalıştığı iddiasıyla davacı olduğu eşinin 19 yıl önce dünyaya getirdiği çocuğun, DNA testi sonucu kendisinden olmadığını öğrendi.

                        3. Aile Mahkemesi'nde görülen davanın duruşmasında Zübeyde Hanım Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesinde görevli uzman doktor İrfan Dikdere (49) hazır bulunurken, duruşmaya eşi Ayşe Dikdere (40) katılmadı.

                        Babalık testi için Aile Mahkemesi'ne müracaat eden Dr. İrfan Dikdere'nin Adli Tıp Kurumunda yaptırılan DNA testi sonucu mahkemede okundu. Adli Tıp Kurumunda yaptırılan DNA testi sonucuna göre, 19 yaşındaki Yiğit Dikdere'nin babasının Dr. İrfan Dikdere olmadığı ortaya çıktı.

                        Hakim, Ayşe Dikdere'nin avukatının DNA testi sonucuna itiraz etmesi üzerine Adli Tıp Kurumundan detaylı bilgi verilmesi için duruşmayı erteledi.

                        Dr. İrfan Dikdere, duruşma çıkışı gazetecilere yaptığı açıklamada, DNA testi sonucunun duruşmada okunduğunu ve Yiğit'in babası olmadığının ortaya çıktığını belirterek, karşı tarafın itirazı üzerine detaylı rapor talebi doğrultusunda duruşmanın ertelendiğini söyledi.

                        OLAY

                        Dr. İrfan Dikdere, piyasaya olan borçlarını hayat sigortasından alacağı parayla ödemek için kendisini 3 yıl önce zehirleyerek öldürmek istediğini öne sürdüğü eşi Ayşe Dikdere'ye geçen yıl boşanma teklifinde bulunmuş, olumsuz cevap alınca bu yıl savcılığa müracaat etmiş ve dava açılmıştı.

                        İki çocuk annesi Ayşe Dikdere, eşi Dr. İrfan Dikdere'yi kasten öldürmeye teşebbüs ettiği iddiasıyla Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmaya başlamıştı.

                        Bu arada, baba Dr. İrfan Dikdere, 19 yaşındaki oğlu Yiğit'in kendi oğlu olmadığını iddia ederek, Aile Mahkemesi'ne babalık testi için müracaat etmişti.

                        Yorum yap

                        • #27

                          MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TÜSİAD'ın eski başkanı Ömer Sabancı'nın, "Siyasetçilerimizden daha vakur, akılcı ve demokrasiyi yücelten söylemler bekliyoruz" sözlerine tepki gösterdi. Bahçeli, "Vakur ve akılcı olmak kadar dürüst ve namuslu olmak da vazgeçilmez erdemlerdir" dedi.

                          Bahçeli, dün Sabancı'nın TÜSİAD Genel Kurulu'ndaki konuşmasında kendisine yönelik eleştirileri üzerine yazılı bir açıklama yaptı.

                          PKK ile örtüşüyor

                          Açıklamasında "Kürtçenin Türk eğitim sistemine girmesi, PKK'nın siyasi projesinin öncelikli hedefidir" diyen Bahçeli şu ifadelere yer verdi:
                          "PKK'nın ve maşası olan siyasi bölücülerin Türklük bilincini ve mensubiyet şuurunu zayıflatarak bunun yerine Türkiyelilik kimliğinin oluşturulmasında dili en önemli araç olarak gördükleri bir gerçektir.

                          Türkiye'de zaman içinde ayrı bir mensubiyet bilinci yaratılmasını amaçlayan bu yaklaşımın amaçladığı ilk hedef, Türkçe dışındaki anadillerin okullarda seçimlik ders olarak okutulmasıdır.

                          Etnik temelde ayrılıkçı siyaset yapılmasının meşru hale getirilmesini isteyen PKK'nın bu stratejisi ile TÜSİAD'ın son önerisi de bire bir örtüşmektedir. Bu durum karşısında TÜSİAD'ın son önerilerinin PKK'nın siyasi gündemini sahiplenmek dışında nasıl değerlendirilmesi gerektiğini TÜSİAD Başkanı açıklamak durumundadır."

                          'Kendi düşünsün'

                          Bahçeli'nin açıklamasında daha sonra şu ifadeler yer aldı:
                          "Türkiye'nin milli birliğini zedeleyecek girişimlerin doğuracağı sonuçları ve bölücülüğün amaçlarına hizmet edecek hareketlerin hangi dinamikleri harekete geçireceğini ilk önce kendileri bilmek ve takdir etmek durumundadır.
                          Son olarak hatırlatmak istediğimiz husus, sorumluluk mevkiinde olan herkes için Türkiye'nin milli birliğini, milli güvenliğini ve milli çıkarlarını her şeyin üstünde tutmanın ahlaki, vicdani ve siyasi bir görev ve zaruret olduğudur."

                          Sert ifadelerle eleştirmişti

                          Bahçeli, önceki gün düzenlediği basın toplantısında, TÜSİAD'ın hazırladığı Güncelleştirilmiş Demokratikleşme Raporu'nda "Türkçe dışındaki anadillerin seçmeli ders olması" ve "etnik temelde siyaset yapılmasına imkan verilmesi" önerilerinin yer aldığını ifade ederek TÜSİAD'ı sert şekilde eleştirmişti. Bahçeli şunları söylemişti:

                          "Bu konuları Türkiye'nin gündemine getirip tartışmaya açmanın, çoğulcu ve demokratik yapının oluşması için yararlı olacağını söyleyen ve PKK patentli bu önerileri uzlaşmacı yaklaşım olarak nitelendiren TÜSİAD Başkanı, kurumun bu yeni misyonunu, bu sözlerle ortaya koymuştur. Bizim TÜSİAD'a tavsiyemiz, eğer PKK'nın siyasi hedeflerini benimsiyorlarsa, bunları siyasi bir program haline getirip bir siyasi parti çatısı altında örgütlenerek Türk milletinin önüne çıkmalarıdır."

                          Sabancı: Hangi dinamikleri etkilediğini düşünmeli

                          Dün yapılan genel kurulda başkanlık görevini Arzuhan Doğan Yalçındağ'a devreden Ömer Sabancı, genel kurulda yaptığı konuşmada, MHP lideri Devlet Bahçeli'ye yanıt verdi.

                          Derneğin İkinci Demokrasi Raporu'nda "Kürtçe'nin seçimlik ders olması" önerisini, "TÜSİAD'ın PKK'nın siyasallaşma projesine destek" olarak değerlendiren Bahçeli'yi eleştiren Ömer Sabancı, "Bir siyaset adamı, sözlerinin nereye gideceğini, hangi dinamikleri etkileyeceğini düşünerek konuşmalıdır" dedi.

                          Ömer Sabancı, TÜSİAD Başkanı olarak son konuşmasını dünkü genel kurulun açılışında yaptı. Derneğin faaliyet ve misyonu üzerinde duran Ömer Sabancı, Hrant Dink cinayetinin "bireysel bir tepkinin eyleme dönüşmesi olarak" değerlendirilmemesi gerektiğini belirtti.

                          "Bu saldırı, esas olarak demokrasi ve fikir özgürlüğü alanlarında gerçekleşen kazanımları geri çevirmeyi, Türkiye'nin Batı dünyasından koparılarak içine kapanmasını sağlamayı isteyenlerin, uzun süredir aradıkları dış koşulları yaratabilir.

                          Farklı düşünenlere bir gözdağı işlevi görebilir" diyen Sabancı, cinayetin, TÜSİAD'ın demokrasi raporunu açıklamasından birkaç saat sonra işlenmiş olmasını "Acı fakat anlamlı bir tesadüf" olduğunu belirtti.

                          'Siyasetçi vakur olmalı'

                          "Demokrasi, TÜSİAD için hiçbir zaman dönemsel siyasi konulara müdahale maksadıyla gündeme getirilen bir konu olmamıştır. Demokrasi bizim için, ilkesel bir konudur" diyen Sabancı, şöyle devam etti:

                          "Direnç odaklarının, bir süredir hareket halinde olduğunu hepimiz biliyoruz. Dileğimiz odur ki, bu hareketlenme yeni bir evreye girmiş olmasın. Yeri gelmişken bir parti başkanının dün yaptığı açıklamaya değinmek istiyorum.
                          Bir siyaset adamı, sözlerinin nereye gideceğini, hangi dinamikleri etkileyeceğini düşünerek konuşmalıdır. Siyasetçilerimizden daha vakur, akılcı ve demokrasiyi yücelten söylemler bekliyoruz."

                          '301 utanç verici'

                          "Demokrasiye ve demokrasinin kazanımlarına sahip çıkılmak istiyorsak yapılacak ilk iş 301. maddenin ve yerleşik uygulamalarının yarattığı utançtan kendimizi kurtarmaktır" diyen Sabancı, "TÜSİAD'ın bir dönem üstlenmiş olduğu misyonu tamamladığını"na ilişkin görüşleri değerlendirirken de şöyle konuştu:
                          "Evet, TÜSİAD, Türkiye'nin dünya ekonomisi ile bütünleşmiş bir piyasa ekonomisine ihtiyacı olduğunu ülkenin gündemine getirdiğinde, neredeyse tek başınaydı. Bugün bu kavram, ülkenin düşünen ve tartışan kesimi içinde çoğunlukla kabul görmüş durumda. Ama hâlâ içine kapalı bir ekonomiyi özleyenler, 70 milyonluk Türkiye'nin geleceğini, ekonomik ve sosyal bakımdan kendisinden çok geride olan ülkelerle girilecek ilişkilere bağlamayı düşünenler, bu doğrultuda siyaset yapanlar var.

                          Henüz, piyasa ekonomisini özümsemiş bir bürokrasimiz yok. Siyasilerimiz, devletin ekonomideki geleneksel varlığını politika yapmanın kullanışlı bir aracı olarak görme alışkanlığını her fırsatta sürdürüyorlar. Bu nedenle de denetleyici ve düzenleyici kurumların özerk çalışmasını içlerine sindiremiyorlar. "
                          Başkanlık döneminde kendisine destek olan üyeler, yönetim kurulu ve personele teşekkür eden Sabancı, söylerini şöyle tamamladı:
                          "TÜSİAD Başkanlığı dönemimin, hayatımın en müstesna parçasını oluşturduğunu belirtmek isterim. Bu görevi büyük bir onurla ve zevkle yürüttüm. Büyük bir güvenle de devretmeye hazırlanıyorum."

                          (Milliyet)

                          Yorum yap

                          • #28

                            Beykoz'daki evi ile Şişli'deki bürosunda ele geçirilen silah ve uyuşturucu maddelere ilişkin aranırken dün Fatih'te polisle silahlı çatışmaya girdiği iddia edilen Sezer İnanoğlu, Şile'de jandarma ekiplerince yakalandı.


                            Şile'ye 20 kilometre mesafedeki Kömürcüoda mevkiinde yol kontrolü yapan jandarma ekipleri, bu noktadan bir araçla geçmek isteyen İnanoğlu'nu gözaltına aldı.

                            Türk sinemasında “Sezercik” rolüyle tanınan Sezer İnanoğlu, gözaltına alındıktan sonra sağlık kontrolünden geçirilmek üzere Şile Devlet Hastanesi'ne götürüldü.

                            Geçen yıl Beykoz'daki evi ile Şişli'deki bürosunda çeşitli silahlar ile bir miktar uyuşturucu madde bulunduğu gerekçesiyle İnanoğlu hakkında yakalama emri çıkarılmıştı.

                            İnanoğlu'nun, dün de Fatih'te polisle silahlı çatışmaya girerek kaçtığı öne sürülmüştü.

                            A.A

                            Yorum yap

                            • #29

                              Dünyanın en prestijli üniversitelerinden Massachusetts Institute of Technology (MIT)'de derslere katılmak artık hayal değil. MIT, 2002'de başlatılan bir program çerçevesinde müfredatında bulunan bin 800 dersin içerik ve kaynaklarını 2007 yılının sonuna kadar tüm internet kullanıcılarının hizmetine sunacak. "The OpenCourseWare" (OCW) isimli programa göre öğrencilerin bu dersler için kayıt yaptırmaları gerekmiyor ve dünyanın neresinden olursa olsun herkes derslere kabul ediliyor. Bu derslerden faydalanmak için kullanıcıların herhangi bir ücret ödemeleri de gerekmiyor.

                              "The OpenCourseWare" akımı MIT'de 2002 yılında başlatılmış ve şu anda dünya çapında 120 ayrı üniversitede de uygulanılıyor. Elit kampüslerden bir şeyler öğrenmek isteyen herkesin kullanımına sunulan program bugüne kadar çok olumlu tepkiler almış. Programın başlatılış amacı "intellectual philanthropy," olarak nitelendirilen ve bilginin dünyadaki bütün insanlarla paylaşımını sağlayan "entellektüel hayırseverlik" olarak adlandırılıyor.

                              OpenCourseWare programının ders kaynaklarında "Çizelgeler, derslerin video veya ses kayıtları, notlar, ödevler ve örnekler" sunuluyor. Bu kaynakların sunulması şimdiye kadar üniversitelerde öğrencilerin derslere kayıt yaptırmalarına engel olmamış. Aksine bu online kaynaklar ilgili öğrencilerin çalışma ve araştırma isteklerini daha da artırmış.

                              MIT'NİN IRAK, DARFUR VE ANTARTİKA'DAN ÖĞRENCİLERİ VAR

                              OCW programının Genel Müdürü Anne Marguiles, eğitimin gelişmesinde bilginin açıkça ve özgürce paylaşılmasının çok önemli olduğuna inandıkları için böyle bir program başlattıklarını ve MIT'nin İnternet üzerinden bu zamana kadar kendi öğrencileri için hazırladıkları materyalleri büyük bir gururla paylaşma kararı aldığını bildirdi.

                              MIT'nin sitesine (ocw.mit.edu) ve buradaki bilgileri başka dillere çeviren siteleri bir ayda ziyaret edenlerin sayısı 1,4 milyon kişi olarak belirlenmiş. Öğrenciler; Irak, Darfur, hatta Antarktika gibi dünyanın çok çeşitli ülkelerinden sayfaları ziyaret ediyor. Web sayfalarına yorum yazanlardan bir kısmı okudukları bu bilgileri hayatlarını değiştirmek için kullandıklarını ifade etmişler.

                              OCW'yi hazırlayanlar bu programın üniversite eğitimiyle denk olmasının mümkün olmadığını, sadece üniversite eğitimine katkı sağlayan ve öğrencilerin iyi yetişmelerine yardımcı olan bir program olduğunu belirttiler.

                              OCW programını kullananlar profesörlerden geri dönüşüm alamayacaklar, sınıf arkadaşlarıyla ders hakkında konuşamayacak, fakültedeki akademisyenlerle tanışamayacaklar. Ancak bu program dünyanın eğitim yönünden daha az kaynağa sahip bölgelerindeki öğrenciler için çok büyük bir fırsat olarak nitelendiriliyor.

                              Geçen yıl Kasım ayında Taiwan, Britanya, Avustralya, Singapur, Almanya, Japonya ve Hollanda'dan 80 bin sayfalık kaynağa bakılmış.

                              MIT'nin bu programı başlatırken düşündüğü sebeplerden biri de diğer üniversitelerdeki akademisyenlere MIT'deki profesörlerin dersleri nasıl öğrettiklerini ve öğretim tekniklerini göstermek olduğunu belirtiliyor. Pek çok üniversitenin geleneksel modeli benimsediğini, öncelikle teori öğretip daha sonra öğrencilere pratik yapma imkanı verdiklerini; ancak MIT'nin modelinin "pratik, teori, pratik" şeklinde olduğunu, bu metodun öğrencileri derslere karşı daha ilgili hale getirdiğini ve pratik yaparak hayata atılma konusunda daha hevesli hale geldiklerini kaydediyor.

                              DÜNYANIN EN CÖMERT ÜNİVERSİTESİ

                              Fas'ta fizik profesörü olan Younes Attaourti, internette araştırma yaparken MIT'nin OCW web sayfasını bulmuş ve bulduğu kaynakları kendi öğrettiği istatistiksel fizik ve "quantum teorisi" derslerinde kullanmaya başlamış. Yazdığı elektronik postada dünyanın hiçbir yerindeki üniversitenin bu kadar cömert olmadığını, OCW sayesinde dünyada ilk defa insanların en kaliteli ders notlarına sahip olabildiklerini söylemiş.

                              Yeni Zelanda'da öğrenci olan Phillipa Williams ise OCW programı ile internet üzerinden pek çok matematik dersi takip ettiğini, bu dersler sayesinde daha farklı bakış açıları, daha farklı açıklamalar öğrendiğini ve verilen sorularla öğrendiklerini pratik etme imkanı da bulduğunu yazmış.

                              Web sayfalarına yazılan yorumların genelde çok olumlu olması MIT yetkililerini daha da cesaretlendirmiş. Parasal sebeplerle veya eğitim kalitesi zayıf olan ülkelerde çok yetenekli ve zeki öğrencilerin öğrenim imkanı bulamadıklarını veya en yeni bilgilere sahip olamadıkları için kainatı anlama şansına da yeteri kadar sahip olamadıklarını yazan öğrenciler olmuş. MIT'nin OCW programının ileri görüşlü düşünülmüş bir program olarak dünyanın değişmesinde Irak stili istiladan bin kat daha iyi olduğu da yazılan yorumlar arasında yer alıyor.

                              MIT'nin yanı sıra Tufts ve Johns Hopkins", "OCW consortium" (ocwconsortium.org) adı altında üniversiteler arası bir birlik de oluşturmaya başlamış. ABD'de bu birliğe üye olan üniversiteler Michigan State, Michigan, Notre Dame, ve Utah State. Uluslararası üyeler arasında ise Çin, Japonya ve İspanya'dan çeşitli üniversiteler yer alıyor.

                              OCW programı için çeşitli organizasyonlar, bireyler ve MIT'nin kendisi fon oluşturmuş. Bu zamana kadar bin 550 ders OCW programına konulmuş. Bazı derslerin video yayınları olduğu ve bunların öğrenciler tarafından çok popüler olduğu bildiriliyor; ancak çok pahalıya mal olan video konferanslar için cömert sponsorlara ihtiyaç olduğu bildiriliyor.

                              OCW programının üniversite öğrencilerinin yanı sıra, öğrenme merakı olan yetişkinleri de çekeceğini ve bu tip yetişkin öğrencileri, kitap okumak, televizyon seyretmek gibi boş vakit aktivitelerinden alıkoyacağına inandıklarını ifade ettiler.

                              Yorum yap

                              • #30

                                Kuş gribi 11 ay sonra Batman’da ortaya çıktı. 4 çocuktan alınan kan örnekleri Ankara'ya gönderildi.


                                Kuş Gribi 11 ay sonra Batman’da ortaya çıktı. Gercüş İlçesi Boğazköy köyündeki şüpheli tavuk ölümlerini inceleyen Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, köyden alınan numunelerde kuş gribi belirledi Dün sonuçlanan tetkikler uyarınca Boğazköy civarında 10 kilometre yarıçapında karantina uygulaması ve kanatlı itlafı başladı.

                                Tarım Müdürlüğü yetkilileri, Boğazköy köyünde gribal enfeksiyona yakalanan Selman Çakır (16), Ramazan Tuncer (3), Mehmet Tuncer (1,5) ve Meral Nur Çakır'dan (3) kan örneklerinin alınarak Ankara Hıfzıssıhha Merkezine gönderildiğini söylediler.

                                Çocuklarda kuş gibi olup olmadığının kesinlik kazanmadığını, gribal enfeksiyona yakalanmaları nedeniyle şüphe üzerine kan örneklerinin alınarak Ankara'ya gönderildiğini kaydeden yetkililer, Mehmet Tuncer'in Diyarbakır Dicle Üniversitesi Hastanesinde, diğer 3 çocuğun da Gercüş Devlet Hastanesinde tedavilerine başlandığını bildirdiler.

                                Batman'ın Gercüş ilçesinde tavuklarda görülen gribi nedeniyle şüphe üzerine Dicle Üniversitesi (D.Ü) Tıp Fakültesi Hastanesine kaldırılan çocuğun durumunun iyi olduğu bildirildi.

                                UYARILAR

                                Tarım Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada şu uyarılarda bulunuldu:

                                * Kümes hayvanlarını açıkta bulundurmayın.

                                * Kümes hayvanı yetiştiricileri, ani ve toplu ölümleri bakanlığın en yakın birimine bildirin.

                                * Ölen hayvanları çevreye atmayın.

                                * Hastalıktan şüpheli veya ölmüş kümes hayvanlarıyla hiçbir şekilde doğrudan temas etmeyin.

                                * Ticari yetiştiricilik yapan kanatlı işletmeleri biyo-güvenlik önlemlerini en üst düzeye çıkarsın.

                                Yorum yap

                                Hazırlanıyor...
                                X