• If this is your first visit, be sure to check out the FAQ by clicking the link above. You may have to register before you can post: click the register link above to proceed. To start viewing messages, select the forum that you want to visit from the selection below.

Duyuru

Gizle
No announcement yet.

Tarihi değiştirecek keşif

Gizle
X
 
  • Filtrele
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Sil
new posts
  • #91

    Türkiye'de 2,500 yıldır saklı dil bulundu

    Diyarbakır il sınırları içinde bulunan Ziyaret Tepe arkeolojik kazı alanından iki yıl önce çıkarılan kil tabletteki yazının 2,500 yıl önceye dayanan unutulmuş bir dil olduğu bulundu.
    Ziyaret Tepe höyüğündeki kazı çalışmaları sırasında çıkarılan kil tablet üzerindeki çalışmalar iki yıldır devam ediyordu.



    Tabletin üzerinde Assurca çivi yazısı ile yazılmış 60 kadın ismi var.

    Şimdiye kadar bilinmeyen bu dilin ve tabletin üzerindeki yazının sırrını kazı çalışmalarından sorumlu arkeologlardan biri olan Cambridge Universitesi’nden Dr. John Macginnis BBC Türkçe’ye anlattı.

    Tabletteki Sır Ziyaret Tepe’de yerleşim geç Neolitik dönemden İslamiyet dönemine kadar uzanıyor.
    Uzun bir süre köy yerleşimlerinin hakim olduğu Ziyaret Tepe, Orta ve Geç Assur dönemlerinde (M.Ö. 1300-600) çok önemli bölgesel bir kent.
    Dolayısıyla imparatorluğun yönetimine dair önemli ipuçları barındırıyor.

    Yorum yap

    • #92

      Timsahları bile yiyordu!

      Bilim adamları, 60 milyon yıl önce yaşamış olan dev kaplumbağalar hakkında yeni bilgiler yayımladı.

      Kaplumbağaların büyüklüğünün küçük bir araba boyutunda olduğu belirtilirken, türün bu boyuta, dinozorların yok olmasından sonra ulaştığı ifade edildi.
      Dev kaplumbağaların, kendisine tehlike yaratabilecek bütün sürüngenleri yediği, böylece hayatta kalmayı başardığı dile getirilirken, bunların arasında timsahların bile bulunduğu bilgisi verildi.
      Dev kaplumbağa fosilleri ilk olarak 2005 yılında, Columbia’daki bir kömür madeninde bulunmuştu.
      Bu nedenle "kömür kaplumbağası" olarak anılan bu dev yaratığın kafası bir futbol topu büyüklüğünde, kabuğu da 1,5 metre uzunluğundaydı.
      Bilim adamları, "kömür kamplumbağası"nın yaşadığı devirde, yılan ve timsahların da dev boyutlarda türleri olduğunu hatırlatıyor. Bu dönemde bazı türlerin boyutlardaki büyüklük, iklim değişikliği, avcı hayvanların sayısının az olması ve yemek bolluğuna bağlanıyor.

      Yorum yap

      • #93

        Bu resim 28 bin yıl önce yapıldı

        Avustralya'da çalışma yapan bir arkeolog, dünyanın en eski kaya üzerine yapılmış resim örneklerini buldu

        Outback Mağarası’nda bulunan Aborjinlere ait resimlerin 28 bin yıl önce yapıldığı bildirildi. Mağaradaki binlerce resimden birinin Journal of Archaeological Science dergisinin gelecek sayısında yayımlanacağı duyuruldu.
        Southern Queensland Üniversitesi’nden arkeolog Bryce Barker, kayalardaki resimlerin kömürle yapıldığını, dolayısıyla radyokarbondan yararlanılarak hangi yıl yapıldığının tahmin edilebileceğini söyledi. Barker, ancak mineral boyayla yapılanların yaşının tam olarak belirlenemeyeceğini belirtti.

        Yorum yap

        • #94

          900 yıllık sır çözüldü

          Hasankeyf'le ilgili ilginç bilgi Batman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Abdusselam Uluçam'dan geldi.

          Hasankeyf’teki arkeolojik kazının başkanlığını yürüten Batman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Abdusselam Uluçam, kazılarda Hasankeyf’in 12 bin yıl öncesinin tarihine ulaşıldığını ancak bu yıl yapılan kazının en önemli sonucunun, 12. yüzyılda Artuklu döneminde kullanılmış arıtma sistemi olduğunu söyledi.

          Çalışmalarında Artuklu dönemine ait bir kanalizasyon sistemi ortaya çıkardıklarını anlatan Uluçam, “Günümüzde bile bölgede tuvalet atıkları doğrudan Dicle Nehri’ne akıyor. 900 yıl önce bir kanalizasyon sisteminin olduğu, atıkların Dicle Nehri’ne ulaşmadan önce, bu sistemin üçlü bir arıtma sisteminden sonra nehre verildiği bilimsel olarak ortaya kondu’’ dedi.

          Yorum yap

          • #95

            Eğer düşünüldüğü gibiyse...

            1938 yılında Naziler tarafından bulunan bu heykele paha biçilemiyor. Yaklaşık 1000 yıllık olduğu düşünülen Budist heykeli bir meteor taşından yapılmış. 'Demir Adam' olarak da bilinen heykel 10 kilogram ağırlığında ve yaklaşık 24 cm boyunda. Tarihi heykelin meteorda bulunan ataxite isimli madenden yapıldığı belirtiliyor.
            Heykeli asıl paha biçilmez yapan özelliklerinden biriyse, kullanılan meteorun dünyaya yaklaşık 15 bin yıl önce Sibirya civarına düşen 'Chinga' göktaşından yapılmış olması. 1938 yılında araştırması Himmler tarafından desteklenen Ernst Schäfer tarafından bulunan heykele kazınan iyi şans getirdiğine inanılan 'svastika' simgesi nedeniyle Almanya'da saklanmış. Heykelde Budist tanrısı ve aynı zamanda 'Kuzeyin Kralı' olarak bilinen Vaisravana tasvir edilmiş. Buluş hakkında açıklama yapan araştırmacı Dr Buchner 'sadece meteordan yapılmış olması ve bin yıllık olması bile değerini en az 20 bin dolar yapıyor. Eğer düşündüğümüz gibi 'Chinga' göktaşından yapıldıysa bu paha biçilemez bir parça' diye konuştu.

            Yorum yap

            • #96

              Yeni bir uçan sürüngen fosili bulundu!

              Bilim insanları yeni bir tür uçan sürüngen fosilini toprak altından yüzeye çıkardı. Yeni tip uçan sürüngenin 68 milyon yıl önce yaşadığı ve kanat genişliğinin 3 metreye yaklaştığı belirtildi.
              Romanya'nın Transilvanya Havzası'nın Sebeş-Glod bölgesinde bulunan iskelet orta büyüklükte bir uçan sürüngen cinsi olduğu belirtildi. Geç Kretase Çağı'na ait olan uçan sürüngenin dinazorlarla aynı dönemde neslinin tükenildiğine inanılıyor.
              Bilim insanları yeni sürüngene Eurazhdarcho langendorfensis adını verdi. Bu uçan sürüngen azhdarchid adı verilen pterozor grubuna ait. Uzun boyunlu, uzun gagalı ve katlanabilir geniş kanatları olan Eurazhdarcho'ya ait araştırma PLoS ONE dergisinde yayımlandı.
              Dergiye yazan Southampton Üniversitesi'nden Dr. Darren Naish bulunan yeni uçan sürüngeni "Eurazhdarcho uzun boyunlu, geniş kanatlı. Gagası büyük. Kanatlarını gerektiğinde yürümek için de kullanıyor" şeklinde tarif etti.
              Bulunan bu yeni fosilin bu tür canlıların yaşamlarıyla ilgili teoriye önemli katkısı olacak. Daily Telegaph gazetesinde yer alan habere göre konuyla ilgili açıklama yapan Southampton Ulusal Oşinografi Merkezi'nden Dr. Gareth Dyke "Uçabilmesine rağmen bunlar suda avlanıyordu. Sulak alanlarda dolaşıyorlardı. Uzun gaasını balçıklara batırarak avlanıyordu" dedi. Yeni bir teoriye göre bu tür canlılar ormanlar, otlaklar ve buna benzer yerlerde de avlanmak için dolaşıyorlardı.

              Yorum yap

              • #97

                'İlk kuşlar iki değil dört kanatlıydı'

                Çin'de gün yüzüne çıkarılan antik fosiller, kuşlar hakkında çok şaşırtıcı bir bulgu sundu. Bulgular, 150-100 milyon yıl öncesinde yaşamış olan ilk kuşların iki değil, dört kanatlı olduğunu gösterdi

                Çin’in kuzeydoğusundaki Liaoning eyaletinde bulunan fosiller üzerinde yapılan incelemeler, antik kuşların iki değil ama tam dört kanadı olduğunu gösterdi. Çin’in tanınmış paleontoloğu Zing Xu tarafından, 133-120 milyon yıl öncesinin jeolojik özelliklerini barındıran Jehol Biota bölgesinde yapılan kazılarda, kuşların evrim süreçlerinin çok erken dönemlerine rastladığı düşünülen fosil kalıntıları buldunu.
                Çin Bilim Akadesimi’ne bağlı çalışan Xu ve ekibi, dört kanatlı kuşun ‘bilinen en basit uçuş şeklini’ yansıttığını belirtti.

                Discovery News’in haberine göre, dört kanatlı kuş modeli, 1903 yılında ilk kez uçmayı başaran Wright kardeşlerin çift kanatlı uçağı gibi basit bir mantığı yansıtıyor. Discovery News’e açıklama yapan Xu, “İlk kuşlari dört kanatlı dinozorlardan türedi. Ancak bu canlıların planör gibi uçabildiğini düşünmek doğru olmaz” dedi.
                Xu’nun bahsettiği dinozorlardan bir tanesinin Microraptor olduğu düşünülüyor. Uçamayan bu dinozor, iki bacağı ve kolunda tüylere sahipti. Palentologlar, bir zamanlar bu dinozorun uçabildiğini düşünüyordu.

                HAREKET KABİLİYETİ DEĞİŞTİ
                Çinli araştırmacılar, 150-100 milyon yıl öncesine uzanan ve her biri Jehol’de bulunan 11 kuş fosilini inceledi. Çok iyi korunmuş olan fosiller, dört ayrı türe aitti.
                Antik kuşların, sert tüylerle kaplı, kanatlara benzeyen kol ve bacakları olduğu belirtildi. Xu, bu kol ve bacakların, ‘canlının uçmasını sağladığını ve onları sürüklediğini, veya manevra kabiliyeti gibi özellikler kazandırmış olabileceğini’ belirtti.

                Science dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, ilk kuşlar yerden havalanmak yerine, ağaçlardan atlayarak uçabiliyordu. Bu durum, kuşların zamanla bacaklarındaki tüyleri ve kanat benzeri yapıyı kaybederek iki kanatlı hale gelmiş olmalarını açıklayabilir.
                Xu, kuşlardaki evrimin, iki farklı hareket kabiliyetinin evriminden kaynaklandığını belirtti. Kuşlar, kanatlarını uçmak için, bacaklarını ise yürümek ve koşmak için kullanmaya başladı. Ayrıca, ormanlık alanlarda yere ve sulak alanlara iniş yapan kuşlar, bu şekilde bacaklarındaki tüyleri kaybetme sürecini hızlandırdı.

                ‘BİRÇOK DİNOZOR DÖRT KANATLIYDI’
                Science dergisine araştırma hakkında yorumda bulunan ABD’nin Texas Tech Üniversitesi’nden paleontolog Sankar Chatterjee, ‘elde edilen bulgularla dört kanatlı dinozorların sadece Microraptor ile sınırlı olmadığını açıkça anladıklarını’ belirtti.

                ABD’nin California Üniversitesi’nden bir diğer paleontolog Kevin Padian da bu düşünceyi savunarak, “tüylerle kaplı kanatların birçok canlıda bulunduğunu ancak bu kanatların uçmak için kullanıldığı konusunda şüphelerin giderilmediğini’ ifade etti. Padian, ‘bu konuda yeterli bir fonksiyonel veya aerodinamik test gerçekleştirilmediğini’ söyledi.
                Binlerce fosil üzerinde çalışmalarını devam ettiren Xu ve ekibi, antik fosillerin ilk kuşlar hakkında daha fazla bilgi sunacağına inanıyor.

                Yorum yap

                • #98

                  15 cm'lik insan iskeleti şoke etti!

                  Uzay ve UFO meraklıları, Şili'de 10 yıl önce bulunan 15 santimlik bu iskeletin bir uzaylıya ait olduğunu iddia ediyordu ama yapılan DNA analizleri onun 6 veya 8 yaşında ölmüş bir insan olduğuna işaret etti. Nasıl bu boyutta olduğu ise hâlâ merak konusu


                  Şili’nin Atacama Çölü’nde 10 yıl önce bulunan ve uzaylı olduğu iddia edilen canlının konu edildiği ‘Sirius’ adlı belgesel, UFO araştırmacılarının büyük ilgisini çekiyor. Ancak belgeselde yer alan 15 cm boyundaki uzaylıya yapılan DNA analizi, büyük heyecanı hayal kırıklığına dönüştürebilir. Sonuçlar, uzaylının geçtiğimiz yüzyılda ölen bir insan olabileceğine işaret etti.
                  ABD’li araştırmacı Steven Greer, 22 Nisan’da galası yapılan ‘Sirius’ adlı belgeselde, uzaylıların varlığını kanıtlayacağını öne sürmüştü.
                  Minyatür uzaylının DNA’sını ortaya çıkaran belgeselde yapılan analizler, küçük canlının biyolojik bir varlık olduğunu doğruladı. Ancak belgeselde açıklama yapan bilim insanına göre, küçük varlık bir insan.



                  ABD’nin Stanford Üniversitesi Tıp Okulu’nda kök hücre biyoloğu olan Garry Nolan, küçük uzaylı varlığın ‘insan olduğunu’ belirtti.

                  ANNESİ GÜNEY AMERİKALI!

                  Huffington Post’un haberine göre, Nolan şu açıklamada bulundu: “Kesin olarak söyleyebileceğim, bunun bir maymun olmadığı. Bu varlık bir insan. Şempanzeden çok insana daha yakın.
                  Altı veya sekiz yaşında ölmüş. Açıkçası nefes kesici bir örnek. Bir zamanlar besleniyor, metabolik faaliyet gösteriyordu. Akla gelen ilk sorulardan biri, doğduğunda ne boyutta olduğu” dedi.
                  Canlı üzerinde DNA analizleri yapan Nolan, “DNA’sı ve hesaba dayalı yöntemler, bize bu canlının insan olabileceğini gösterdi” dedi.

                  CENİN OLABİLİR Mİ?
                  Ata’ adı verilen varlık, 10 yıl önce dünyanın en kurak bölgelerinden biri olan Atacama Çölü’nde bulundu ve Greer’in eline ulaşıncaya kadar birçok kişinin sahipliğine girdi.


                  ABD’deki gizli UFO araştırmalarının açıklanması için çalışmalar yapan ve uzaylıların kullandığı alternatif enerji kaynaklarını öğrenmeye çalışan Greer, Sirius belgeseliyle Dünya’nın geleceği için kullanılabilecek teknolojilerin açığa çıkarılmasını amaçlıyor.

                  Greer, belgeselde ‘Ata’nın bir uzaylı olduğunu savunurken, nasıl bulunduğu konusunda emin olmadığını belirtiyor. ‘Uzaylının’, birçok kişinin elinde dolaştıktan sonra İspanya’da bulunduğu öne sürülüyor.

                  KÜÇÜK UZAYLININ DNA'SI ANALİZ EDİLDİ

                  Uzaylıların varlığını kanıtlayacağı öne sürülen ‘Ata’nın, doğmamış bir cenin olabileceği de düşünülüyor. Ancak biyolog Nolan’ın yaptığı analizler bunun tersini savunuyor.

                  Nolan, hücrelerin enerji santrali olan mitokondriyadan elde ettiği DNA’dan, küçük uzaylının annesinin Şili’deki yerel yerel topluluklardan geldiğine işaret ettiğini belirtti. Ata’nın erkek olduğu ve büyük olasılıkla 20’nci yüzyılda öldüğünü de not düştü.
                  Nolan, üzerinde daha kapsamlı biyolojik incelemeler yapmak istediği Ata hakkında bir rapor da hazırlayacağını belirtti.
                  Emmy ödüllü yönetmen Amardeep Kaleka ve aktör Thomas Jane’in de yer aldığı Sirius, Ata dışında eski askeri ve devlet yetkililerin uzaylılara ait görüşlerine yer veriyor.

                  Yorum yap

                  • #99

                    Meğer bir dinazor daha varmış!

                    ABD'de yeni bir dinozor türüne ait kemikler bulundu, yeni dinazora Nasutuceratops titusi adı verildi.

                    ABD'nin Utah eyaletinin batısında büyük burnu ve boynuzlarıyla dikkati çeken yeni bir dinozor çeşidine ait kemikler gün ışığına çıkarıldı.
                    Boyu 4,5 metre, ağırlığı ise 1,8 tona ulaşan Nasutuceratops titusi adı verilen yeni dinozor türü, Proceedings of the Royal Society B adlı bilimsel dergide bilim dünyasına tanıtıldı.
                    Dinozoru tanıtan Utah Üniversitesi'ne bağlı Ulusal Utah Müzesi yetkilileri yeni türün özellikle çok büyük burnu ve gözlerinin üzerinde alışılmadık ölçülerde uzun ileriye doğru uzanan kavisli boynuzlarıyla benzersiz olduğuna işaret etti.
                    Triceratops ailesine mensup yeni türe adı, mensup olduğu ailenin ismini ifade eden Nasutuceratops ile Grand Staircase-Escalante Ulusal Abide adı verilen keşif bölgesinde uzun yıllar çalışmalarda bulunan paleontolojist Alan Titus'un soyadı birleştirilerek konuldu.



                    Yorum yap

                    Hazırlanıyor...
                    X