• If this is your first visit, be sure to check out the FAQ by clicking the link above. You may have to register before you can post: click the register link above to proceed. To start viewing messages, select the forum that you want to visit from the selection below.

Duyuru

Gizle
No announcement yet.

Geçmişten Günümüze TBMM

Gizle
X
 
  • Filtrele
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Sil
new posts

  • Geçmişten Günümüze TBMM

    İLK PARLAMENTO



    (İlk Türk Parlamentosunun 20 Mart 1877'de Dolmabahçe Sarayı'ndaki açılış töreni.)

    İIk Türk Parlamentosu, "Meclis-i Umumi" (Genel Meclis) adı altında ve iki meclisli olarak, 20 Mart 1877'de çalışmalarına başladı. İki dereceli seçimler sonucu oluşan "Heyet-i Mebusan" veya bazen ifade edildiği gibi "Meclis-i Mebusan" (Milletvekilleri Heyeti), 69'u Müslüman ve 46'sı Müslüman olmayan 115 üyeden oluşuyordu. Doğrudan doğruya padişahça atanan "Heyet-i Ayan" veya diğer adıyla "Meclis-i Ayan" (Seçkinler Heyeti) ise, 26 üyeden kurulmuştu.

    Genel Meclis'in çalışmaya başlamasından kısa süre sonra 23 Nisan 1877'de Rusya, Osmanlı Devleti'ne savaş açtı. Savaş sırasında, millet temsilcilerinin hükümeti eleştirmeleri ve sert çıkışları karşısında, Heyet-i Mebusan 28 Haziran 1877'de padişahça dağıtıldı. Ardından yapılan seçimler sonucu 13 Aralık 1877'de, Türk tarihinin ikinci millet temsilcileri meclisi toplandı. Ancak, Rus savaşının kötü bir gelişme göstermesi sonucunda, bu yeni Meclis de 14 Şubat 1878'de padişah tarafından tekrar dağıtıldı.

    Zamanın padişahı II. Abdülhamit 1878'den 1908 yılına kadar Meclis'i toplamadan ülkeyi idare etti. 1908 yılı başlarında giderek artan dış gelişmeler ve son derece şiddetlenen aydınlar muhalefeti nedeniyle, Meclis'i Umumi yi 23 Temmuz 1908'de toplantıya çağırmak zorunda kaldı.

    Böylece, II. Meşrutiyet dönemi açılmış oluyordu. Aynı zamanda Anayasanın yeniden uygulamaya konduğu bu dönem, Türk siyasî hayatında "özgürlük ilanı" olarak da anılır. Anayasa, 1909, 1912, 1914, 1916 yıllarında sekiz kez değiştirildi. Bu yolla, 1876 Anayasasının yapısı çoğu kez önemli değişikliklere uğradı.

    Değişiklikler sonucunda, padişahın zararlı faaliyetleri iddiasıyla vatandaşları yurtdışına sürgün etme hakkı kaldırıldı. Basın özgürlüğü genişletildi ve sansür yasağı konuldu.

    Vatandaşlara toplantı ve dernek kurma özgürlükleri tanındı. Artık siyasî partiler de kurulabilecekti. Ayrıca, hükümet Meclis'e karşı sorumlu tutulmuştu. Padişahın dilediği zaman Meclis'i dağıtması hükmü sıkı kayıtlar altına alındı. Gensoru kurumu yerleşti. Padişahın yasama yetkisine belli sınırlar getirildi. Meclis üyelerine doğrudan doğruya kanun teklifi verme hakkı tanındı. Meclis Başkanını, padişah müdahelesi olmadan Meclisin seçmesi kabul edildi. Bir padişah tahta çıktığı zaman, Meclis-i Umumi önünde Anayasa hükümlerine uymaya ve millete sadakat yemini edecekti.

    1909 yılında yapılan bu anayasal değişikliklerin getirdiği demokratik parlamenter sistem, iç ve dış olaylar nedeniyle uzun süre yaşayamadı. Yıpratıcı bir siyasal mücadele ortamına, 1911'deki Trablusgarp Savaşı ve Ekim 1912'de başlayan Balkan Savaşlarının acılı günleri de eklenince, 1914 ve 1916 yıllarında Anayasada yapılan değişikliklerle padişahın Meclis'i dağıtma yetkisi aşama aşama artırıldı. Ayrıca, en güçlü parti durumunda bulunan "İttihat ve Terakki'nin tek parti diktatörlüğü, demokratik gelişmenin önünü tıkayan önemli nedenlerden birini oluşturdu.

    Balkan Savaşlarının 1913 sonbaharında yapılan anlaşmalarla sona ermesinden bir yıl sonra Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşına katılmak durumunda kaldı. Savaşın bitim yılında, 3 Temmuz 1918'de VI. Mehmet (Vahdettin) Osmanlı Devleti'nin son padişahı olarak tahta çıkmıştı. Birinci Dünya Savaşı yenilgiyle sonuçlandı: 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi'nden sonra da, padişah VI. Mehmet, 21 Aralık 1918'de Meclis-i Mebusan'ı dağıttı. Kamuoyunun bütün tepkisine rağmen, Meclis-i Mebusan'ı Anayasanın açık hükmünü çiğneyerek ancak 12 Ocak 1920'de yeniden toplattı.

    MİLLÎ EGEMENLİĞE GEÇİŞ


    Birinci Dünya Savaşı'nın galibi olan İtilaf (Anlaşma) Devletleri, Osmanlı ülkesini kağıt üzerinde paylaşmışlardı. Bu paylaşma planlarına göre, Türk ulusunun siyasî varlığı bütünüyle yok ediliyor ve üzerinde yaşadığı bin yıllık vatanı da ufak bir bölge dışında elinden alınıyordu.

    30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Mütarekesi hükümlerine dayanarak,1 Kasım 1918'den itibaren Türk vatanının bazı yerleri işgal edilmeye başlandı. Türk Ordusu dağıtılırken, ülke içinde çeşitli ayrılıkçı örgütler ayaklanma hazırlıklarına girişmişti.

    Bunun üzerine Anadolu ve Trakya'daki bazı vatanseverler 1918 yılı sonlarında "Müdafaa-i Hukuk" adı altında direniş örgütleri kurmaya başladılar. Bazı aydınlar kurtuluş çarelerini düşünmekle beraber; güçleri birleştirmek, millî ve genel bir uyanış yaratacak mücadeleyi açmak kolay değildi. Farklı düşünceler nedeniyle ülkenin hemen her yerinde, dağınıklık, çaresizlik ve genel bir karamsarlık görülüyordu.

    Bu karanlık içinde, Türk ulusunun tarihsel karakterine ve yıllarca süren siyasal gelişmelere uygun bir ses yükseldi. Mustafa Kemal Paşa, bu durumda millî egemenliğe dayalı, bağımsız yeni bir Türk Devletinin kurulmasından başka bir kurtuluş yolunun olamayacağını ortaya koydu.

    15 Mayıs 1919'da İzmir'in Yunanlılar tarafından işgalinden bir gün sonra, 9. Ordu Müfettişliği görevine atanan Mustafa Kemal Paşa, karargâhına aldığı bazı arkadaşları ile birlikte, İstanbul'dan Anadolu'ya hareket ettiler.

    Mustafa Kemal'in (Atatürk) 19 Mayıs 1919'da Samsun'a ayak basmasıyla birlikte, Türk tarihinde kişisel egemenlikten, millî egemenliğe geçiş süreci de başlıyordu.

    Samsun'da ve daha sonra da Havza'da yapılan hazırlıklar ilk kurtuluş ışıklarını yaktı. Millî hareketin başladığını duyuran "...millî bağımsızlığımızın ve tarihimizin kurtuluşu, ancak milletin tek vücut olarak savunması ile kabil olacaktır..." gibi bildiriler dağıtıldı. Her yerde protesto mitingleri düzenlenmesi için askerî ve sivil makamlara talimatlar verildi, Mustafa Kemal Paşa bütün bu çalışmaları yaparken, Mondros Ateşkesi'nden kısa bir süre sonra ülkenin çeşitli yerlerinde, sayılan bugün dahi kesinlikle saptanamamış kongreler toplanıp, vatanseverler kendi bölgelerini kurtarma çareleri arıyorlardı.

    İşte Mustafa Kemal Paşa, yavaş yavaş uyanmaya başlayan bu millî bilinci bir bütünsel kalıba döküp, tam bir ulusal kurtuluş mücadelesi başlatmak çalışmalarına girişmişti.

    Bu amaca ulaşmak için on gün süren ilk hazırlık çalışmaları, 21/22 Haziran 1919 günü millî egemenliğe gidiş planı sayılacak ünlü "Amasya Tamimi" ile sonuçlandı. Bu kısa fakat anlamlı belgede, "milletin bağımsızlığını, yine milletin azmi ve kararının kurtaracağı" kesin bir dille belirtiliyor, bu amaçla Sivas'ta millet temsilcilerinin katılacağı büyük bir kongrenin toplanacağı duyuruluyordu.

    Amasya Tamimi'nin temel noktaları şunlardı :

    1. Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikededir.

    2. Istanbul Hükümeti üzerine aldığı sorumluluğıın gereğini yerine getirememektediri. Bu durum, milletimizi yok olmuş gibi gösteriyor.

    3. Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracakttr.

    4. Milletin içinde bulunduğu durum ve şartların gereğini yerine getirmek ve haklarını gür sesle dünyaya duyurmak için türlü baskı ve kontroldan uzak millî bir heyetin varlığı zorunludur.

    5. Anadolu'nun her bakımdan en güvenli yeri olan Sivas'da millî bir kongrenin toplanması kararlaştırılmıştır.

    6. Bunun için bütün iller ve bağlı bir alt yerleşim yerlerinden milletin güvenini kazanmış üç temsilcinin mümkün olan enkısa zamanda yetişmek için yola çıkarılması gerekmektedir.

    7. Her ihtimale karşı, bu mesele millî bir sır olarak tutulmalı ve temsilciler, gereğinde yolculuklarını kendilerini tanıtmadan yapmalıdırlar.

    8. Doğu illeri adına, 23 Temmuz'da Erzurum'da bir kongre toplanacaktır. O tarihe kadar öteki illerin temsilcileri de Sivas'a gelebilirlerse, Erzurum Kongresi'nin üyeleri de Sivas genel Kongresi'ne katılmak üzere hareket ederler.

  • #2

    ERZURUM KONGRESİ

    23 Temmuz 1919'da Erzurum Kongresi toplandı. Artık bütün vatanseverler Atatürk'ün etrafında kenetlenmişlerdi.

    Erzurum kongresinde, bir yandan, vatanın ayrılmaz bir parçası olan Doğu illeri halkının düşmanla mücadele için elbirliği ile çalışacağı kararlaştırılmış, bir yandan da milli bir istek olarak İstanbul'daki Meclis-i Mebusan'ın toplanıp gereken önlemleri alması gereği vurgulanmıştı.

    Erzurum'da başlayan yerel kongre akımı, Batıda Yunan tehdidi altında bunalan Marmara ve Ege bölgelerinde devam etti. 26 Temmuz 1919'da Balıkesir'de, 6 Ağustos'ta Nazilli'de, 16 Ağustos'ta Alaşehir'de kongreler toplandı. Bu kongreler sonucunda "Kuvayi Milliye" adı altında vatansever milis güçleri kuruldu.

    SİVAS KONGRESİ



    4 Eylül 1919'da ise, millî egemenlik ilkesine dayalı yeni Türk Devleti'nin kuruluşuna temel olan Sivas Kongresi toplandı.

    Kongrede, "vatanın bölünmez bir bütün olduğu" konusunda millet temsilcileri ortak bir karara vardılar. Ülkedeki tüm yerel direniş örgütleri "Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti" adı altında birleştirildi. Başkanlığına da doğal olarak Mustafa Kemal Paşa seçildi. Kongre sonucunda oluşturulan "Heyet-i Temsiliye" milletin isteklerini yansıtan bir nitelik kazandı. Ancak, İstanbul yönetiminin ruhsal ve duygusal ağırlığı henüz devam ediyordu.

    Bundan dolayı, Sivas Kongresi Mustafa Kemal Paşa'nın istediği "kuruculuk" niteliğini gösterememiş, vatanın kurtuluşu için bir an önce Meclis'i Mebusan'ın toplanmasını padişaha bildirilmesine karar vermişti.

    Ancak bu karar da önemli bir adımdı. Kurtuluş mücadelesi ve millî egemenliğe geçişin ikinci evresi de tamamlanmıştı. Üçüncü aşamada ise, millî egemenliğin gerektirdiği tüm ilke ve değerlere sahip bir büyük Meclisin kurulması ve Kurtuluş Savaşı'nın millî güçlere dayalı olarak kazanılması süreci başladı.

    MİSAK-I MİLLÎ (ULUSAL AND)

    Sivas Kongresi sonuçları ülke çapında büyük coşkuyla karşılanmış, millî hareketin her yerde egemen olduğu düşüncesi giderek güç kazanmıştı. Atatürk, 27 Aralık 1919'da Ankara'ya geldi. Kurtuluş Savaşının ve yeni kurulacak millî Devletin merkezi yönetim yeri de belli olmuştu.

    Sivas Kongresi kararına.uygun olarak son Osmanlı Meclis-i Mebusan'ı 12 Ocak 1920'de toplandı. Ancak, Meclis içindeki vatanseverler, bütün çabalarına rağmen padişahın egemenliğine dayalı sistemin ortam ve alışkanlıklarını yok edemediler. Bu durum, Meclis-i Mebusan'a bağlanan son ümitleri de yıktı. Ama, yine de anayasal nitelikte önemli bir karar alınabildi. 28 Ocak 1920 tarihli bu karar, "ulusal and" anlamına gelen "Misak-ı Millî" idi.



    Misak-ı Millî (ulusal and), daha Erzurum Kongresi sırasında biçimlenmeye başlanmış, Sivas Kongresi'nde olgunlaşmış ve sonuçta esasları doğrudan doğruya Atatürk tarafından yazılmıştı. Temel ilke olarak, "vatanın ve milletin bõlünmezliği" vurgulanıyordu.

    Millet adına bu yeminin edilmesi için, millî güçler yanlısı her Meclis-i Mebusan üyesi büyük çaba göstermiş ve sonunda bu kararın alınması gerçekleştirilmiştir,

    Millî And, özetle şöyledir :

    Osmanlı Meclis-i Mebusanı üyeleri barışa kavuşmak için şu vazgeçilmez şartları ileri sürerler :

    Dünya Savaşının bitiminde imzalanan Mütareke Andlaşmasının çizdiği sınırlar içinde, din, ırk ve asılca birlik oluşturan vatandaşların oturduğu yerler hiçbir biçimde yurttan kopartılamaz.

    Osmanlı Saltanatının ve Halifeliğin merkezi Istanbul'un güvenlik içinde bulunması şartı ile Boğazlar açılabilir. Daha önce bizden ayrılan Batı Trakya'da, Mütareke sınırları dışında tutulmak istenen Kars, Ardahan ve Batum'da halk oyuna başvurulması gerektir.

    Osmanlı Devletindeki Arapların çoğunlukta olduğu yerlerde de halk oyuna gidilmelidir.

    Bağımsızlığımızı sınırlayacak siyasî, ekonomik hiç bir andlaşma kabul edilemez.

    Bu şartlar kabul edilmezse barış yapmak imkânsızdır.

    Meclis-i Mebusan'da alınan ve ilan edilen Misak-ı Millî kararı, Ayan Meclisinde görüşülmedi. Dolayısıyla onaylanmak üzere padişahın önüne de gelmedi.

    İtilaf Devletleri bu karar karşısında, İstanbul Hükümetini millî güçlere karşı harekete geçmeye zorladılar. 16 Mart 1920'de İstanbul resmen işgal edildi. Meclis-i Mebusan basıldı. Anadolu hareketi yandaşları ve bir kısım aydınlar tutuklandı. Resmi dairelere el kondu.16 Mart günü Osmanlı Devleti fiilen sona ermişti. İki gün sonra toplanan Meclis, çalışmalarırıa ara vermek zorunda kaldı.11 Nisan 1920'de padişahça dağıtıldı. Son Osmanlı Meclis-i Mebusan'ı tarihe karışmıştı.

    Bugünkü Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında yer alan "Türk vatanı ve milletin bölünmezliği" ilkesinin millî ve hukukî dayanağı, hâlâ yaşayan "Misak-ı Millî" ruhudur.

    Yorum yap

    • #3

      TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ'NİN KURULUŞU

      İstanbul'un işgalinden üç gün sonra, Atatürk ünlü 19 Mart 1920 tarihli bildiriyi yayımladı. Bildiride,"olağanüstü yetkiler taşıyan bir Meclisin Ankara'da toplanacağı, Meclis'e katılacak üyelerin nasıl seçilecekleri, seçilerin engeç onbeş gün içinde yapılması gereği, kesin ve kararlı ifadelerle yer alıyordu.

      Ayrıca, dağılan Meclis-i Mebusan'ın üyeleri de Ankara'daki Meclis'e katılabileceklerdi.

      Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş temelleri Ankara'daki bu ilk tarihi binada atıldı. Birinci Meclis Binası, Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın yönetim yeri olarak pek çok tartışma ve millî kararlara sahne oldu: Bu yapı bugün Kurtuluş Savaşı Müzesi olarak, ilk yılların anılarını sergiliyor.

      İllerde seçilen temsilciler ve Meclis-i Mebusan'ın bir kısım üyeleri Ankara'ya geldiler.

      Ankara'nın o günkü şartları içinde Meclis'in toplanabileceği elverişli bir bina yok gibiydi. Sonunda, İkinci Meşrutiyet döneminde, İttihat ve Terakki Cemiyeti kulübü olarak yapılmış tek katlı bir bina uygun görüldü. Eksik kalmış yapı tamamlandı, okullardan toplanan ve halkın katkısıyla sağlanan eşyalarla donatıldı.

      Hazırlıklar tamamlanınca, Atatürk 21 Nisan'da yayınladığı ikinci bir bildiri ile, Meclis'in 23 Nisan günü toplanacağını ve açılış töreninin nasıl yapılacağını duyurdu.

      23 Nisan 1920 Cuma sabahı erken saatlerde, Ankara'da bulunan herkes Meclis Binası çevresinde toplandı.
      Halk, kendi kaderine sahip çıkmanın coşkusu içindeydi. Hacı Bayram Camii'nde kılınan öğle namazından sonra, Meclis binası girişinde gözleri yaşartan muhteşem bir tören yapıldı. Saat 13.45'de, Ankara'ya gelebilen 115 milletvekili Meclis salonunda toplandı.

      Parlamento geleneklerine göre, en yaşlı üye olan Sinop Milletvekili Şerif Bey (1845), Başkanlık kürsüsüne çıktı ve aşağıdaki konuşmayı yaparak Meclis'in ilk toplantısını açtı.

      Burada Bulunan Saygıdeğer İnsanlar,
      Istanbul'un geçici kaydiyle yabancı kuvvetler tarafından işgal olunduğu ve bütün temelleri ile halifelik makamının ve hükümet merkezinin bağımsızlığının yok edildiği hepimizce bilinmektedir. Bu duruma baş eğmek, milletimizin, teklif olunan yabancı köleliğini kabul etmesi demektir. Ancak tam bağımsızlık ile yaşamak için kesin olarak kararlı bulunan ve ezelden beri hür ve başına buyruk yaşamış olan milletimiz, kölelik durumunu son derece ve kesinlikle reddetmiş ve hemen vekillerini toplamaya başlıyarak Yüksek Meclisimizi meydana getirmiştir.



      Bu Yüksek Meclisin en yaşlı üyesi sıfatıyla ve Allah'ın yardımıyla milletimizin iç ve dış tam bağımsızlık içinde alın yazısının sorumluluğunu doğrudan doğruya yüklenip, kendi kendisini yönetmeye başladığını bütün dünyaya ilan ederek, Büyük Millet Meclisi'ni açıyorum.
      Bu açış konuşmasında, millî egemenliğe dayalı yeni Türk parlamentosunun adı da "Büyük Millet Meclisi" olarak konulmuştu. Bu ad herkesçe benimsedi. Daha sonra Atatürk'ün tüm konuşmalarında yer aldığı şekliyle ve ilk kez 8 Şubat 1921 tarihli Bakanlar Kurulu Kararnamesinde de yazılı olarak, "Türkiye Büyük Millet Meclisi" (TBMM) adı kalıcılık kazandı.

      TBMM, 24 Nisan 1920 günü yaptığı ikinci toplantısında Mustafa Kemal Paşa'yı (Atatürk), başkanlığa seçti. Mustafa Kemal Paşa, kendi öncülüğünde kurulan TBMM'nin başkanlığını Cumhurbaşkanı seçildiği gün olan 29 Ekim 1923 tarihine kadar sürdürdü.

      TBMM, açılışından iki gün sonra, sadece yasama değil, yürütme gücüne de sahip olacak hukukî ve siyasî yapısını düzenleme çalışmalarına başladı. Bu düzenlemeler, TBMM'nin tam bir güçler birliği ilkesini benimsediğini göstermişti.

      2 Mayıs 1920'de Bakanlar Kurulunun seçilmesi hakkındaki yasa çıkarıldı. 11 Bakandan oluşan "Meclis Hükümeti", 5 Mayıs'da TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa'nın başkanlığında ilk toplantısını yaptı.

      TBMM'nin açılışı ile birlikte, millî egemenliğe dayalı yeni Türk Devleti doğmuş oluyordu. Birinci TBMM'nin iki temel hedefi, kesin zaferi kazanmak ve yeni devletin otoritesini güçlendirmek, kalıcılığını gerçekleştirmekti. Öncelikle, ülke topraklarının yabancı işgalinden kurtarılması gerekiyordu.

      Yorum yap

      • #4

        SAVAŞ VE BARIŞ

        3 Aralık 1920'de Ermenistan Cumhuriyeti ile imzalanan Gümrü Barış Andlaşması, TBMM'nin yaptığı ilk uluslararası andlaşmaydı. Böylece Doğu cephesi kapandı. 16 Mart 1921'de imzalanan Moskova Andlaşması ile Rusya, yeni Türk Devletini ve Misak-ı Millî ilkelerini tanıdı. 6-11 Ocak 1921'de Birinci İnönü, 23-31 Mart 1921'de İkinci İnönü ve 13 Eylül 1921'de Sakarya Zaferleri sonucunda, 20 Ekim 1921'de imzalanan Ankara Andlaşması ile Fransızlar savaştan çekildi. Aynı yılın sonunda İtalyanlar da TBMM hükümetiyle işbirliğine giriştiler. 1922 yılında, Yunanistan ve İngiltere dışında, TBMM, tüm ülkelerle iyi ilişkiler içindeydi,TBMM Orduları, 26 Ağustos 1922'de Büyük Zaferi kazandılar. 9 Eylül'de İzmir kurtarıldı.

        18 Eylül'de ise Anadolu'da hiçbir yabancı askerî güç kalmamıştı. Yeni Türk Devleti'nin bu başarıları karşısında İngiltere de dahil olmak üzere İtilaf Devletleri ile 11 Ekim 1922'de Mudanya Mütarekesi imzalandı. Doğu Trakya kurtuldu. İtilaf Devletleri, 27 Ekim'de Lozan'da barış görüşmelerinin yapılmasını kararlaştırdılar. Uzun süren görüşmeler sonunda 24 Temmuz 1923'de imzalanan Lozan Barış Andlaşması 24 Ağustos 1923'de TBMM'de onaylandı. Yeni Türk Devleti, askerî, siyasî ve ekonomik özgürlüğüne kavuştu

        1921 ANAYASASI

        TBMM'nin yaptığı ilk Anayasanın görüşmeleri, 19 Kasım 1920'de başladı ve 20 Ocak 1921 günü yapılan
        oylamayla kabul edildi. Böylece millî egemenlik ilkesine dayalı ilk Anayasa yürürlüğe girdi.

        1921 Anayasası 23 maddeden oluşan oldukça kısa bir metindi. İlk dokuz maddesi devletin dayandığı temel
        ilkeleri sayıyordu.

        Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu, yasama ve yürütme yetkilerinin milletin tek ve gerçek temsilcisi olan TBMM'de toplandığı esasları, halka dayalı devlet ve güçler birliği ilkelerini en kesin ve açık biçimde ifade ediyordu Ancak, 1921 Anayasasında, Devlet başkanının bulunmayışı, vatandaşların hak ve özgürlüklerinin
        düzenlenmeyişi, yargı ile ilgili hükümlerin olmayışı önemli eksikliklerdi.

        CUMHURİYETİN İLANI

        1921 Anayasası'nın getirdiği millî egemenlik ilkesi ile padişah iradesi ortaya bir çelişki çıkardı. Saltanat makamı boşlukta kalmıştı. 1 Kasım 1922'de TBMM aldığı kararla saltanatı kaldırdı. Padişahlık lağvedilmiş, kişisel egemenlik hukuken tarihe karışmıştı. Bu kararın doğal sonucu, Cumhuriyet rejiminin kurulması olacaktı.

        13 Ekim 1923'de Ankara'nın başkent olması kararı alındı.

        29 Ekim 1923'de Atatürk ve arkadaşlarının, Anayasanın bazı maddelerini değiştiren teklifi TBMM'de alkışlarla ve oybirliği ile kabul edildi.

        Anayasanın birinci maddesinde, "Türkiye Devletinin hükümet biçimi, Cumhuriyettir"
        hükmü yer aldı. Aynı günün gecesi, Mustafa Kemal Paşa (Atatürk), Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk
        Cumhurbaşkanlığına seçildi.

        Saltanatın kaldırılması ve cumhuriyetin. ilanı ile, sistem içinde varlığını sürdüren "Halifelik" de gereksiz ve işlevsiz bir duruma gelmişti. 3 Mart 1924'de Urfa Milletvekili Şeyh Saffet Efendi ve arkadaşlarının verdikleri kanun teklifi TBMM'de kabul edilerek, hilafet kaldırıldı, halifelik de tarihe karıştı.

        1924 ANAYASASI

        TBMM'nin 1921 tarihli ilk anayasası sadece 3 yıl yürürlükte kalabildi. Gelişmelerin gerisinde kalmış ve önemli eksiklikleri vardı, yetersizdi. Bütünüyle bir yeni anayasa hazırlıklarına girişildi. Cumhuriyet döneminin anayasası, 20 Nisan 1924'de TBMM'de büyük bir çoğunlukla kabul edildi. Yeni anayasa, cumhuriyet rejimi içinde güçler birliği esasına dayandırıldı.105 maddeden oluşmuştu.1924 Anayasası, Türk siyasî yaşamının gelişmesinde önemli rol oynadı. Siyasî partilerin kurulmasına ve dolayısıyla demokrasiye açıktı. Klasik hak ve özgürlüklere yer veriyordu. Ancak, bunların korunmasına ilişkin düzenlemeler yine yoktu. Ayrıca, ekonomik ve sosyal haklar da Anayasada bulunmuyordu. Bu konuda tek güvence, egemenliğin sadece TBMM tarafından kullanılmasıydı. TBMM'nin üstünlüğü, tıpkı 1921 Anayasasında olduğu gibi sarsılmaz bir durumdaydı.

        Yasaların, Anayasaya aykırılığını önleyecek, denetleyecek mekanizmalar bulunmuyordu.

        1928, 1934 ve 1937 yıllarında yapılan değişikliklerle 1924 Anayasasına başka bazı temel ilkeler getirildi.10 Nisan 1928 değişikliği, Devlete laik bir karakter verdi. 5 Aralık 1934 tarihli değişiklikle, kadınlara seçme ve seçilme hakkı tam olarak tanındı. 5 Şubat 1937 değişikliği ise, Devletin "cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, laik ve inkilapçı" niteliklerini belirliyordu.

        1924 Anayasası eksiklik ve değişiklikleri ile, Türk Anayasa tarihinin en uzun ömürlü metni oldu. Tam ve kesintisiz olarak, 36 yıl yürürlükte kaldı

        Yorum yap

        • #5

          ÇOK PARTİLİ DÖNEME GEÇİŞ

          Cumhuriyetin ilanından önce yeni Türk Devletinin ilk siyasî partisi "Halk Partisi" adı altında (daha sonra Cumhuriyet Halk Partisi adını aldı) 23 Ekim 1923'de resmen kurulmuştu. Başkanlığına da Mustafa Kemal Atatürk seçilmişti.1945 yılına kadar siyasî parti kurma denemeleri ne yazık ki başarılı olamadı.

          İkinci Dünya Savaşının bitiminden sonra çok partili yaşama geçme eğilimi güç kazandı. Bu dönemin ilk siyasî partisi 18 Temmuz 1945'de "Millî Kalkınma Partisi" oldu. Daha sonra da 7 Ocak 1946'da "Demokrat Parti" kuruldu.

          14 Mayıs 1950'de yapılan seçim sonucunda, 487 milletvekilliğinin 397'sini kazanan Demokrat Parti, 24 yıl kesintisiz iktidarda kalan Cumhuriyet Halk Partisinin yerine iktidara geldi. Demokrat Parti iktidarı, 27 Mayıs 1960'da yapılan askerî darbe ile sona erdi.



          Türkiye Cumhuriyeti tarihinde birden fazla partinin katıldığı ilk seçim ise, 21 Temmuz 1946 tarihinde yapıldı. Bu seçimle birlikte çok partili hayat kısa sürede benimsendi.1950 yılına kadar ülkede 25 siyasî parti daha kuruldu.

          1961 ANAYASASI

          27 Mayıs ihtilali ile ülke yönetimine el koyan askerî güç, yeni bir anayasa yapmak için "Kurucu Meclis" oluşturdu. Bir yıl içinde hazırlanan yeni anayasa, 9 Temmuz 1961'de halk oyuna sunuldu. Seçmenlerin yüzde 81'inin katıldığı oylamada, yeni anayasa yüzde 61,5 "Evet" oyu ile kabul edildi.

          Böylece Türk tarihinde, ilk kez bir kurucu meclis anayasa hazırlamış ve bu anayasa halkoyu ile kabul edilmişti.

          1961 Anayasası uzun ve ayrıntılı bir metindi. Önemli yenilikler getiriyordu. Millet egemenliğinin "yetkili organlar eliyle kullanılacağı" hükmü ile ılımlı bir kuvvetler ayrılığı prensibi yer aldı.

          Yasama ve denetim yetkisi TBMM; yürütme Meclisin içinden çıkmakla birlikte ayrı bir organ olarak Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu; yargı yetkisi ise bağımsız mahkemelerce yerine getirilecekti.

          Önemli değişikliklerden biri de, TBMM'nin "Millet Meclisi" ve "Cumhuriyet Senatosu"ndan oluşan "çift meclisli" bir yapıdan kurulması idi. Ayrıca, yasaların Anayasaya aykırı olup olmadığını tespit etmek üzere "Anayasa Mahkemesi" kurularak, yargısal denetime ağırlık verildi.

          Temel hak ve özgürlükler, o güne kadar hiç bir Türk anayasasında görülmemiş biçimde ayrıntılı olarak düzenleniyordu. Temel hak ve özgürlüklerin sınırlanmalarına da sınırlar konuluyordu. Anayasa ayrıca Devlete pek çok sosyal ödevler yüklüyordu.

          1961 Anayasası, 1971 yılındaki değişiklikleriyle birlikte 1980'de yapılan ikinci bir askerî darbeye kadar yürürlükte kaldı.

          1982 ANAYASASI

          1961 Anayasasının uzun ve ayrıntılı hükümleriyle kurulan mekanizmalar iyi işleyemedi. Egemenliğin çeşitli organlar arasında bölünmesi nedeniyle, kurumlar arasında uyumlu çalışma ortamı sağlanamıyordu. Siyasî ve sosyal istikrarsızlık, bunalımlara yol açtı. Sonuçta, ülke 12 Eylül 1980'de ikinci bir askerî darbeyle karşılaştı. Anayasa askıya alındı, siyasî partiler kapatıldı. Siyaset adamlarının büyük bir bölümüne siyasî yasaklar getirildi.

          Yönetime el koyan askerî güç,1960'da olduğu gibi yeni bir anayasa için "Kurucu Meclis" oluşturdu. İki yıl içinde yeni anayasa hazırlandı ve 7 Kasım 1982'de halk oyuna sunuldu. Oylamaya katılma oranı yüzde 91.27 idi. Sonuçta,1982 Anayasası geçerli oyların yüzde 91.37 "Evet" oyu ile kabul edildi.

          Böylece Türk tarihinde bir anayasa ikinci kez doğrudan doğruya halkın oyu ile kabul edilmişti.

          1982 Anayasası ile getirilen en büyük yenilik, tek Meclis sistemine, yani Cumhuriyet geleneğine geri dönülmesiydi. Yürütme biraz daha güçlendirildi. Özgürlüklerin sınırlandırılması konusunda yeni ve daha keskin ölçüler getirildi. Özerk kuruluşlara yeni statüler verildi. Bunlar dışında,1982 Anayasası büyük bölümüyle 1961 Anayasasına benzemektedir.

          1982 Anayasasının yürürlüğe girmesinden sonra, ilk milletvekili seçimi, daha önce kapatılmış bulunan siyasî partilerin dışında, yeni kurulan Milliyetçi Demokrasi Partisi, Halkçı Parti ve Anavatan Partisinin katılmasıyla, 6 Kasım 1983'de yapıldı. Demokratik süreç yeniden başlamıştı.

          20 Ekim 1991'de yapılan Milletvekili Genel Seçimleri ise, serbestçe kurulmuş çok sayıda siyasî parti ve daha önce siyaset yapma hakları ellerinden alınmış, tüm siyaset adamlarının yeniden özgürlüklerine kavuşmalarıyla gerçekleşti. Parlamenter demokrasi tüm gerekleriyle işlerliğe kavuştu.

          Yorum yap

          • #6

            Anayasanın Genel Esasları


            DEĞİŞTİRİLEMEZ TEMEL HÜKÜMLER

            Anayasa'nın 4 üncü maddesine göre; Devletin şekli, Cumhuriyetin nitelikleri, Devletin bütünlüğü, resmi dili,
            bayrağı, millî marşı ve başkenti ile ilgili 1, 2 ve 3 üncü maddelerindeki hükümler değiştirilemez ve değiştirilmesi
            teklif edilemez.

            Anayasa ile kesin güvence altına alınan bu temel hükümler şöyle sıralanıyor :

            Madde 1- Türkiye Devleti bir cumhuriyettir.


            Madde 2 - Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına
            saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal
            bir hukuk Devletidir.

            Madde 3 - Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.
            Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı "İstiklâl Marşı"dır.
            Başkenti Ankara'dır.

            DEVLETİN GÖREVLERİ

            Anayasaya göre Devlet, "Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve
            demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve
            hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve
            sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya
            çalışmak"la görevlidir.

            EGEMENLİĞİN KULLANILMASI

            Egemenlik kayıtsız şartsız Milletindir. Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili
            organları eliyle kullanır.

            Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ
            kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz. (Md.6)

            Yasama yetkisi, Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez. (Md. 7)

            Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasa ve kanunlara uygun olarak
            kullanılır ve yerine getirilir. (Md. 8)

            Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır. (Md. 9)

            KANUN ÖNÜNDE EŞİTLİK

            Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım
            gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

            Hiçbir kişiye, aileye, zümreye ve sınıfa imtiyaz tanınamaz.

            Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket
            etmek zorundadırlar. (Md.10)

            Yorum yap

            • #7

              KURULUŞ, SEÇME VE SEÇİLME

              Anayasanın 7 nci Maddesine göre, yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)'nindir.

              Anayasanın 75 inci maddesinden 100 üncü maddesine kadar olan bölüm içinde, TBMM'nin kuruluş ve işleyişine
              ilişkin hükümler yer almıştır.

              TBMM, milletçe genel oyla seçilen 550 milletvekilinden kurulur. Milletvekili genel seçimleri, beş yılda bir,
              serbest, eşit, tek dereceli, genel oy esaslarına göre, yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında yapılır.

              18 yaşına giren her Türk vatandaşı seçme ve halk oyuna katılma hakkına sahiptir. 30 yaşını dolduran her Türk
              vatandaşı milletvekili seçilebilir.

              Milletvekili seçilebilmek için, en az ilkokul mezunu olmak ve ayrıca, Anayasada yazılı diğer seçilme
              yeterliliklerine sahip olmak gerekir.

              TBMM, beş yıllık süre dolmadan seçimlerin yenilenmesine karar verebilir. Anayasada belirtilen şartlar altında Cumhurbaşkanınca verilecek karara göre de yeni seçime gidilebilir.

              Üyeliklerde boşalma olması halinde ise, ara seçime gidilir. Ara seçim, o seçim döneminde bir defa yapılır.
              Bunun için, genel seçimden otuz ay geçmesi gerekir. Ancak, boşalan üye sayısı, üye tamsayısının yüzde beşini
              bulduğu takdirde ve genel seçimlere bir yıldan fazla bir süre varsa, 90 gün içinde ara seçim yapılmasına karar verilir.

              Milletvekilleri, seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil, bütün Türk Milletini temsil ederler.

              TBMM'deki görevlerine başlarken, Anayasa'da yazılı metni kürsüden okuyarak, millet önünde andiçerler.

              Milletvekili Andı şöyledir :

              Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız
              egemenliğini koruyacağıma;

              Hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma;

              Toplumun huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel
              hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakattan ayrılmayacağıma;

              Büyük Türk Milleti önünde namusum ve şerefim üzerine andiçerim.



              YASAMA DOKUNULMAZLIĞI

              TBMM üyeleri, yasama sorumsuzluğu ve dokunulmazlığına sahiptir.

              Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, ileri sürdükleri düşüncelerden, başka bir karar alınmadıkça da, bunları Meclis dışında tekrarlamaktan ve açıklamaktan dolayı sorumlu tutulamazlar.

              Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği öne sürülen milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz.

              Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali veya seçimden önce soruşturmasına başlanmış olmak kaydıyla, Anayasanın 14 üncü maddesinde yazılı, Devletin bütünlüğüne, temel hak ve özgürlüklerin yok edilmesine yönelik durumlar, yasama dokunulmazlığı kapsamı dışındadır.

              Ancak, bu halde yetkili makam, durumu hemen ve doğrudan doğruya TBMM'ne bildirmek zorundadır. Mahkemelerden gelecek istek üzerine, yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına TBMM karar verir.



              TBMM'NİN GÖREV VE YETKİLERİ

              TBMM'nin temel işlevi, tartışma ve değerlendirme ortamı içinde, kanun yapmak ve yürütmeyi denetlemektir. Meclisin tüm çalışmaları, kendi yaptığı İçtüzük hükümlerine göre yürütülür.

              Anayasaya göre, TBMM'nin görev ve yetkileri genel olarak şöyledir :

              · Kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak; Bakanlar Kurulunu ve Bakanları denetlemek;

              · Bakanlar Kuruluna belli konularda kanun hükmün de kararname çıkarma yetkisi vermek;

              · Bütçe ve kesinhesap kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek;

              · Para basılmasına ve savaş ilanına karar vermek;

              · Milletlerarası andlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak;

              · Anayasanın 14 üncü maddesindeki fiillerden dolayı hüküm giyenler hariç olmak üzere, genel ve özel af ilanına, mahkemelerce verilip kesinleşen ölüm cezalarının yerine getirilmesine karar vermek;

              · Anayasanın diğer maddelerinde öngörülen yetkileri kullanmak ve görevleri yerine getirmek.

              Yorum yap

              • #8

                TOPLANMA VE TATİL

                Milletvekili genel seçimi kesin sonuçlarının Yüksek Seçim Kurulunca ilanını takibeden beşinci gün, TBMM Genel Kurulu, çağrısız olarak toplanır. Bu ilk birleşimde milletvekillerinin andiçme töreni yapılır.

                TBMM'nin beş yıllık yasama dönemi içerisinde, her yılın 1 Ekim günü, yeni bir yasama yılının başlangıcıdır. TBMM Genel Kurulu, Anayasa gereğince,1 Ekim günü kendiliğinden toplanarak, o yılki yasama ve denetim çalışmalarına başlar.

                Meclis, bir yasama yılında en çok üç ay tatil yapabilir. Tatilin başlangıcı genellikle Temmuz ayı başlarıdır ve 30 Eylül’e kadar devam eder.

                Meclis, tatil dışında, onbeş günü geçmemek üzere çalışmalarına ara da verebilir.

                Tatil ve araverme kararları, Genel Kurulda oylama yapılarak alınır.

                Tatil veya araverme sırasında, Cumhurbaşkanı, doğrudan doğruya veya Bakanlar Kurulunun istemi üzerine TBMM'ni toplantıya çağırabilir. TBMM Başkanı da, doğrudan doğruya veya üyelerin beşte birinin yazılı istemi üzerine, Meclisi toplantıya çağırabilir.

                TBMM BAŞKANLIK DİVANI

                Başkanlık Divanı, milletvekilleri arasından seçilen TBMM Başkanı, dört Başkanvekili, yedi Kâtip Üye ve üç İdare Amirinden kurulur.Gerektiğinde Genel Kurul, Danışma Kurulunun teklifi üzerine Katip Üyelerin veya İdare Amirlerinin sayısını artırabilir. Başkanlık Divanı üyelikleri için yasama dönemi içinde iki seçim yapılmaktadır. İlk seçim süresi iki, ikinci seçim süresi ise üç yıldır.

                Başkanlık Divanı, yasaların ve İçtüzüğün verdiği görevleri yerine getirir. Genel olarak, Genel Kuruldaki oylama ve seçimlerde yanlışlık olduğu iddialarını inceler ve karara bağlar. Dış ilişkiler, milletvekilleri ve Meclis personelinin özlük işleri, sağlık ve sosyal ihtiyaçları ile güvenlik gibi konulara ilişkin düzenleyici kararlar alır, yönetmelikler çıkarır.

                SİYASİ PARTİ GRUPLARI

                Siyasî parti grupları, Anayasa ve İçtüzük hükümlerine göre kurulur. TBMM'de en az yirmi milletvekili ile temsil edilen siyasî partiler grup kurma hakkına sahiptir. Siyasî parti grupları kendi yaptıkları grup içyönetmeliklerine göre çalışırlar. Genel olarak haftada bir gün toplanıp, çalışmalarına ilişkin değerlendirme ve tartışmalar yaparak, çeşitli konularda kararlar alırlar, strateji saptarlar.

                DANIŞMA KURULU

                Danışma Kurulu, TBMM'nin etkin ve önemli kurumlarından biridir. TBMM Başkanının başkanlığında, siyasî parti grup başkan veya başkanvekillerinden birisi ya da onların görevlendirdiği birer temsilci milletvekilinden kuruludur. Gruplararası diyaloğu, uzlaşmayı sağlayıcı ve Meclis çalışmalarını düzenleyici bir işleve sahiptir. İçtüzüğün pek çok maddelerinde Danışma Kuruluna önemli görevler verilmiştir. Grup temsilcilerinin imzalarını taşıyan Danışma Kurulu önerileri ve tavsiye kararları bağlayıcı nitelikte olduğu için, Genel Kurulca genellikle aynen benimsenir.

                KOMİSYONLAR

                TBMM'nin yasama ve denetim çalışmalarına temel oluşturan komisyonlar, çeşitli konulara göre çalışma yapan uzmanlık kurullarıdır. Genel Kurul adına görev yaparlar.

                Komisyonların, kuruluş, görev, çalışma usul ve esasları Meclis İçtüzüğünde geniş ve ayrıntılı olarak yer almıştır.

                TBMM'de Anayasa ve İçtüzük hükümlerine göre kurulan 17 komisyon bulunmaktadır. Komisyonlarının her birinín üye sayısı, Genel Kurulca tespit edilir. Siyasî partiler, üye sayıları oranlarına göre komisyonlarda temsil edilirler,

                Meclis Komisyonları, ilgi alanlarına göre şöyle sıralanıyor :

                1. Anayasa Komisyonu;

                2. Adalet Komisyonu;

                3. Millî Savunma Komisyonu;

                4. İçişleri Komisyonu;

                5. Dışişleri Komisyonu;

                6. Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu;

                7. Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu;

                8. Çevre Komisyonu;

                9. Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu;

                10. Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu;

                11. Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu;

                12. Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu;

                13. Dilekçe Komisyonu;

                14. Plan ve Bütçe Komisyonu;

                15. Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu;

                16. İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu.

                (14) ve (15) inci bentlerdeki komisyonlar hariç, komisyonların her birinin üye sayısı, Danışma Kurulunun teklifi üzerine Genel Kurulca işaret oyuyla belirlenir.

                Komisyonlar için, bir yasama döneminde iki seçim yapılır. İlk seçilenlerin görev süresi iki, ikinci devre için seçilenlerin görev süresi üç yasama yılıdır. Görev süreleri yenileri seçilinceye kadar devam eder.

                Komisyonlar, Meclis Başkanlığınca kendilerine gönderilen kanun tasarı veya tekliflerinin görüşmelerine, havale tarihinden itibaren 48 saat sonra başlayabilirler. En fazla 45 gün içinde de sonuçlandırmaları gereklidir.

                Komisyonların önemli görevlerinden biri de, tasarı veya tekliflerin öncelikle Anayasaya uygunluğunu incelemektir.

                Görüştükleri kanun tasarı ve tekliflerini aynen veya değiştirerek kabul. veya reddedebilirler. Karara bağladıkları işleri Genel Kurulda görüşülmek üzere, bir rapor halinde Meclis Başkanlığına gönderirler. Bu raporlar, Genel Kurulda "esas metin" olarak görüşülür.

                Yorum yap

                • #9

                  GENEL KURUL

                  TBMM Genel Kurulu, yasama ve denetim sürecinin sonuçlandığı, konuların görüşülüp, tartışılarak en son karara
                  bağlandığı temel organdır.

                  Yasama yılı içerisinde, Genel Kurul resmi tatil günleri dışında, Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri saat 15.00'den 19.00'a kadar toplanır. Danışma Kurulunun önerisi üzerine Genel Kurul, toplantı gün saatlerini
                  değiştirebilir; gerekirse diğer günlerde de toplantı yapılmasına karar verebilir.

                  Genel Kurul, en az 184 milletvekili ile (üye tamsayısının üçte biri) toplanır.

                  Genel Kurulda karar alabilmek için yapılan oylamada ise, toplantıya katılanların yarıdan fazlasının oyu aranır; ancak karar yeter sayısı, hiçbir şekilde 138'den (üye tamsayısının dörtte birinin bir fazlası) az olamaz.

                  TBMM Genel Kurulundaki tüm görüşmeler herkese açıktır. Görüşmeler, "TBMM Tutanak Dergisi" ile
                  yayımlandığı gibi, basın, radyo, televizyon gibi çeşitli iletişim araçlarıyla da serbestçe yayımlanabilir.

                  Genel Kurul, Başbakanın, bir bakanın, bir siyasî parti grubunun veya 15 milletvekilinin yazılı istemi üzerine "kapalı oturum" kararı alabilir. Kapalı oturumdaki görüşmeler "Devlet sırrı" niteliğindedir. Toplantıda bulunanlarca hiçbir şekilde açıklanamaz. Kapalı oturum tutanakları, on yıl sonra yayımlanabilir. Bunların daha önce veya sonra yayımlanmasına, Danışma Kurulunun teklifi üzerine, Genel Kurul karar verir.

                  KANUNLARIN YAPILMASI

                  Kanun teklif etmeye Bakanlar Kurulu ve milletvekilleri yetkilidirler. Bakanlar Kurulunca hazırlanan kanun tasarısı yanında bir ya da birden fazla milletvekilince de kanun teklifi hazırlanabilir. Gerekçeli ve imzalı olarak, TBMM Başkanlığına sunulur.

                  Kanun tasarı ve teklifleri, TBMM Başkanlığınca doğrudan doğruya ilgili komisyona gönderilir. "Gelen Kağıtlar" listesinde yayımlanarak milletvekillerine duyurulur.

                  Tasarı veya teklif üzerindeki görüşmelerini tamamlayan komisyon, konuyla ilgili hazırladığı raporunu, Genel Kurul gündemine alınmak üzere TBMM Başkanlığına sunar.

                  Sıra sayısı verilerek basılan komisyon raporu, aksine bir karar olmadıkça, 48 saat geçmeden Genel Kurul gündemine alınamaz ve görüşülemez.

                  Genel Kurul görüşmelerinde, tasarı veya teklifin önce tümü hakkında siyasî parti gruplarına, hükümete ve milletvekillerine belli sürelerde söz verilir.

                  Daha sonra oylama yapılarak tasarı veya teklifin maddeleri üzerindeki görüşmelere geçilir. Maddelere geçilmesi kabul edilmediği takdirde, tasarı ya da teklif reddedilmiş demektir. Reddedilen metin bir yıl geçmedikçe aynı yasama döneminde yeniden verilemez, Maddelere geçilmesi kabul edildikten sonra, her madde tek tek görüşülür ve oylanır. Görüşmelerin tamamlanmasından sonra, tasarı veya teklifin tümünün oylaması yapılır.

                  Genel Kurulda kabul edilen tasarı veya teklif kanunlaşmış sayılır.

                  TBMM'den çıkan kanun, yürürlüğe girebilmesi ve uygulanabilmesi için, Resmî Gazetede yayımlanmak üzere Cumhurbaşkanına gönderilir. Cumhurbaşkanı, kanunu 15 gün içinde imzalayarak, yayımlatma durumundadır.

                  Cumhurbaşkanının TBMM'den çıkan kanunları imzalaması ,"onaylama" anlamında değildir. Kanunları "veto" etme yetkisi de yoktur. Cumhurbaşkanının kanunları "yayımlama"sı, hukukî bir tespit ve kanunun vatandaşlara duyurulması, yürürlüğe konması işlemidir.

                  Cumhurbaşkanı, yayımlanmasını uygun bulmadığı kanunları, gerekçe göstererek, bir daha görüşülmek üzere, 15 gün içinde TBMM'ne geri gönderebilir.

                  TBMM, geri gönderilen kanunu aynen kabul ederse, bu defa Cumhurbaşkanı kanunu yayımlamak zorundadır. Bu durumda, Cumhurbaşkanı, kanunun yayımı tarihinden başlayarak 60 gün içinde, Anayasaya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesinde doğrudan iptal davası açma hakkını kullanabilir.

                  Meclis, Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderilen kanunda bir değişiklik yaparsa, Cumhurbaşkanı değiştirilen kanunu tekrar Meclise geri gönderme yetkisine sahiptir.

                  Bütçe Kanunları bu işlemin dışındadır. Cumhurbaşkanınca geri gönderilemez, yayımlanarak yürürlüğe girer.

                  ANAYASANIN DEĞİŞTİRİLMESİ

                  Anayasa değişiklik tekliflerinde uygulanacak işlem, diğer tasarı ve tekliflere göre farklıdır. Anayasanın değiştirilmesi, 184 milletvekili (üye tamsayısının

                  üçte biri) tarafından teklif edilebilir. Yani bu konuda bir hükümet tasarısı hazırlanamaz.

                  Anayasa değişikliği teklifleri Genel Kurulda iki defa görüşülür. Teklifin kabulü, 330 milletvekilinin (üye tamsayısının beşte üçü) gizli oyuyla mümkündür.

                  Cumhurbaşkanı Anayasa değişikliği kanunlarını da, bir daha görüşülmek üzere Meclise geri gönderebilir. Meclis, geri gönderilen kanunu, 367 oyla (üye tamsayısının üçte ikisi) aynen kabul ederse, Cumhurbaşkanı bu kanunu halk oyuna sunabilir.

                  Meclis Genel Kurulunda en az 330 veya 367'den az oyla kabul edilen Anayasa değişikliği kanunu, Cumhurbaşkanı tarafından Meclise geri gönderilmemiş ise, halkoyuna sunulmak üzere Resmî Gazetede yayımlanır. 330 ve daha fazla oyla kabul edilen değişiklik kanunu veya maddeleri, Cumhurbaşkanı tarafından halkoyuna sunulabilir.

                  Halk oyuna sunulmayan değişiklik kanunu veya ilgili maddeleri, yayımlanarak yürürlüğe girer.

                  Halk oylamasında, kullanılan geçerli oyların yarısından çoğunun kabul oyu olması gerekir.



                  KANUNLARIN ANAYASA UYGUNLUĞU

                  Anayasaya göre, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin, Meclis İçtüzüğünün veya belirli madde ve hükümlerinin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesinde iptal davası açılabilir. İptal davası açılmadan, Anayasa Mahkemesi kendiliğinden harekete geçerek denetleme yapamaz. Dava açabilme hakkı, Cumhurbaşkanına, iktidar ve anamuhalefet partisi Meclis gruplarına ve 110 milletvekiline (üye tamsayısının beşte biri) aittir.

                  İptal davası açma süresi, ilgili kanunun yayımlandığı tarihten itibaren 60 gündür. Anayasa Mahkemesi kararları kesindir. İptal kararları geriye yürümez. Resmi Gazetede yayımlanan kararlar herkesi bağlayıcı niteliktedir

                  Yorum yap

                  • #10

                    TBMM'NİN DENETİM İŞLEVİ

                    TBMM'nin önemli bir işlevi de, yürütmeyi denetlemek, Bakanlar Kurulunun uyguladığı politikaları izlemektir. Denetim ve araştırma yollarının başında, hükümete ya da tek tek bakanlara yöneltilen "yazılı ve sözlü sorular" gelmektedir. Başbakan ya da bakanlardan alınacak cevaplar, daha geniş ve etkili bir denetim yolu olan "gensoru" önergesine yol açabilir.

                    Gensoru, Bakanlar Kurulunun genel politikası veya bir Bakanın uygulamalarından dolayı sorumlu tutularak, izlenen politikanın açıklığa kavuşması ve Bakanlar Kurulunu ya da ilgili Bakanı düşürmeyi amaçlayan önergedir. Gensoru önergesi en az 20 milletvekilinin imzasıyla verilebilir. Başbakan, Bákanlar Kurulu veya bir bakanın düşürülmesi, 276 oyla (üye tamsayısının yarıdan fazlası) mümkündür.

                    Bir diğer önemli denetim şekli de "Meclis Soruşturması"dır. Görevde bulunan veya görevinden ayrılmış olan Başbakan veya bakanlar hakkında, görevleri sırasında yasalara aykırı uygulama yaptıkları iddiasıyla, soruşturma açılması istemidir. Önergenin Genel Kurulda kabulü halinde, milletvekilleri arasında "Soruşturma Komisyonu" kurulur. Komisyonun hazırladığı rapor Genel Kurulda öncelikle görüşülür. Görüşmeler sonunda, Genel Kurul gerek gördüğü takdirde, ilgilinin yargılanmak üzere "Yüce Divan'a (Anayasa Mahkemesi) sevkine karar verebilir.

                    TBMM'nin denetim ve araştırma yetkisi içindeki bir başka yol da "Meclis Araştırması"dır. Belli bir konuda bilgi edinebilmek için verilen bu önergenin kabulü halinde, milletvekilleri arasından seçilen "Meclis Araştırma Komisyonu" kurulur. Komisyonun hazırladığı rapor, Genel Kurulda görüşmeye açılır.

                    Meclisin bilgi edinme çalışmalarından bir diğeri de, toplum yaşamı ve Devlet faaliyetleri ile ilgili belli bir konunun görüşülmesini sağlayan "Genel Görüşme"dir. Genel Görüşme açılmasına karar verildiği takdirde, görüşmelerin yapılacağı gün için özel gündem tespiti yapılır.

                    Bunların dışında, Anayasa uyarınca kurulan Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu ile Anayasanın yargı bölümünde yer alan Sayıştay, Devlet kuruluşlarının yönetim, hesap ve işlemlerini TBMM adına denetleme görevini yerine getirirler.



                    DIŞ İLİŞKİLER

                    TBMM, çeşitli uluslararası kuruluşlara üyedir. Özellikle 1983 yılından bu yana TBMM'nin dış ilişkileri, boyutları ve kapsamı giderek genişleyen bir gelişme göstermiştir.

                    Milletvekilleri, uluslararası kuruluşlar, parlamentolar arası ziyaretler ve karşılıklı olarak kurulan parlamentolar arası dostluk grupları ile, diğer yabancı ülke parlamentoları ve parlamenterleriyle sürekli ve yoğun ilişki içindedirler.

                    Meclisin dış ilişkileri bir kanunla düzenlenmiştir.

                    Türkiye'nin üyesi olduğu ve milletvekilleriyle temsil edildiği uluslararası kurumlar şunlardır:

                    Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi

                    Kuzey Atlantik Asamblesi

                    Parlamentolar arası Birlik

                    Türkiye-Avrupa Topluluğu Karma Parlamento Komisyonu

                    Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı Parlamenter Asamblesi

                    Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesi

                    İslam Konferansı Örgütü Parlamento Birliği

                    Barış İçin Asyalı Parlamentolar Birliği

                    Avrupa-Akdeniz Parlamenter Asamblesi Türk Grubu

                    Ayrıca, Türkiye, Batı Avrupa Birliği Asamblesine henüz tam üye olmamakla beraber, "ortak üyelik statüsü" içindedir.

                    YÖNETİM VE HİZMET BİRİMLERİ

                    TBMM'de yasama ve denetim çalışmaları, milletvekillerinin idarî, malî ve sosyal gereksinmeleri, basınla ilişkiler, ziyaretçiler, güvenlik gibi konularda destek hizmetleri vermek üzere TBMM Başkanına bağlı olarak

                    "Genel Sekreterlik Teşkilatı" bulunmaktadır.

                    Genel Sekreterlik ve bağlı birimleri, kanunların çıkarılması ve denetim çalışmaları sırasında gereken işlemlerin yürütülmesi, kanun teklifleri ve önergelerin hazırlanmasında milletvekillerine yardımcı olunması, komisyonların çalışmalarında raporların hazırlanması, tutanakların yazımı ve basımı, her türlü bilgi ve dokümanın sağlanması, kütüphane, evrak ve arşiv hizmetleri, çeşitli baskı işleri, basın ve halkla ilişkiler, sağlık ve sosyal işler, haberleşme, ulaşım, Meclis bina ve parklarının bakım, işletme ve onarımları gibi pek çok görev ve hizmetleri yerine getirir.

                    Genel Sekreterlik Teşkilatı, bir Genel Sekreter ve yasama, idarî ve teknik olmak üzere üç Genel Sekreter Yardımcısına bağlı Daire Başkanlıkları ve Müdürlüklerden oluşmuştur.

                    Ayrıca, TBMM Başkanlığına tahsis edilen polis ve askerî personel güvenlik hizmetlerini yerine getirir.

                    Bu arada, TBMM Başkanlığı ve Genel Sekreterlik bünyesinde bulunan danışmanlar, hukuk, kültür, sanat, ekonomi, dış ilişkiler gibi çeşitli konularda araştırma raporları hazırlama, bilgi sağlama, görüş bildirme gibi danışmanlık görevlerini yaparlar.

                    alıntı

                    Yorum yap

                    Hazırlanıyor...
                    X