• If this is your first visit, be sure to check out the FAQ by clicking the link above. You may have to register before you can post: click the register link above to proceed. To start viewing messages, select the forum that you want to visit from the selection below.

Duyuru

Gizle
No announcement yet.

[Güncel] Oyun Dünyasındaki Önemli detaylar

Gizle
X
 
  • Filtrele
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Sil
new posts

  • Capcom, Resident Evil 8 planlarına başlamış bile

    Şirketin yeni oyun için birkaç planı bulunuyormuş.


    Hayatta kalma içerikli korku oyunlarının birbirine benzer hale gelmesi ile birlikte bu sektörde bir yenilik aranıyordu. Resident Evil 7: Biohazard ile birlikte pek çok oyuncu istediğini almış ve kısa bir süreliğine de olsa tatmin olduğunu hissetmişti. Çıkışının üstünden daha üç ay bile geçmeyen bu oyun, büyük başarılara imza atan bu oyun haftalarca en çok satanlar listesinde yer almıştı. Görünen o ki, Capcom daha oyunun iyice sindirilmesini beklemeden oyunculara yeni bir yapım sunmayı planlıyor. Yapılan açıklamaya göre, Resident Evil 8 üzerinde çalışmalar başlamış bile.





    Resident Evil 7: Biohazard’ın baş yapımcısı Jun Takeuchi, YouTube üzerinden pek çok açıklamada bulundu. Serinin 7. oyununun, hayatta kalma içerikli korku oyunlarına yeni bir tür getirmesini ve yeni bir serinin başlangıcı olmasını istediklerini belirtiyor Jun Takeuchi. Sözlerine, “Bir sonraki oyun için birkaç plan üzerinde düşünmeye başladık bile, ancak aynı zamanda hayatta kalma içerikli korku temasını başlı başına nasıl geliştirebileceğimizi de düşünüyoruz.†şeklinde devam eden baş yapımcı; gelecek oyunlarda da oyunculardan karakterlerin yaşayacağı zorlu durumlar ile baş etmelerini isteyeceklerini ekliyor.
    Resident Evil 7: Biohazard ile başlayan gelişimin, Resident Evil 8 ile de devam edeceği Jun Takeuchi’nin sözlerinden anlaşılıyor. Serinin son oyununun çıkışı üzerinden daha üç ay geçmemişken niçin yeni bir oyun üzerinde düşünüyorlar diye sorabilirsiniz, ancak unutmamamız gereken bir şey var. Resident Evil 7: Biohazard’ın da 2014 yılından bu yana geliştirildiğini öğrenmiştik, yeni oyun çok daha devrimsel olacaksa neden bu süre daha uzun olmasın? Umarız yakın zamanda çok daha fazla bilgi ile karşılaşırız. Dilerseniz hemen aşağıdan Jun Takeuchi’nin konuşmasını dinleyebilirsiniz.

    Yorum yap


    • AMD, R5 işlemcilerini tanıtırken PC için Halo 3 duyurmuş olabilir

      Peki, Microsoft bu duruma ne diyecek?


      AMD, yeni R5 işlemcileri için bir çıkış etkinliği düzenledi Kore‘de. Etkinlik esnasında ise AMD, PCplatformu için yolda olan oyunlarla ilgili bir video gösterdi. Buraya kadar herhangi bir sorun yok, fakat asıl ilgi çeken nokta, bu video esnasında AMD‘nin Halo 3 ile alakalı bir görsel gösterdi. Bunun anlamı da, Halo 3‘ün, PC platformu kullanan serinin hayranları ile buluşma ihtimalinin söz konusu olduğu demek oluyor. Hemen aşağıdaki fotoğraf, oyunların gösterildiği videoda görüntülenen görsele ait.


      Halo 3‘ün PC için gösterilen oyunlar arasında olması çıkacağı anlamına geliyor muhtemelen, fakat çıkacak olunun oyunun Remastered veya Anniversary adı verilen sürümler olup olmayacağı hakkında kesin bilgiler yok. Fakat, söylentilere göre Microsoft, Halo 3 Anniversary‘i bulunduğumuz 2017 yılı içerisinde gerçekleşecek olan E3 esnasında tanıtacak ve hatta bir Xbox Play Anywhere oyunu olarak oyuncularla buluşarak Xbox One, Project Scorpio ve Windows 10 işletim sistemine sahip olan PCkullanıcıları tarafından oynanabilir olacak.
      Bu haberimizde bahsettiğimiz hiçbir bilgi henüz onaylanmadı, fakat söylentiler ve AMD‘nin bu adımı böyle bir ihtimalin olduğu anlamına geliyor. Gösterilen görselin Halo Wars 2 ile alakalı olma ihtimalini de düşündük, fakat her iki oyun da çok farklı görseller kullanıyor. Ya birileri serinin hayranlarını kandırıyor, ya da ciddi ciddi gümbür gümbür gelen bir oyun var ortada. Umarız ki Microsoft oyunu onaylar ve doya doya tadını çıkarabiliriz.

      Yorum yap


      • Naughty Dog, Horizon: Zero Dawn grafiklerinden daha iyisini yapmak istiyor

        Naughty Dog, eğer isterse bunu rahatlıkla yapacaktır The Last of Us Part II ile.


        PlayStation 4 ve PlayStation 4 Pro platformlarına özel olarak çıkışını gerçekleştiren Horizon: Zero Dawn, bütün oyuncuları etkilemişti. Gerek oynanışı, gerek hikaye anlatımı, gerek sesleri, gerekse de grafikleri ile tüm oyuncuları etkileyen bu oyun, görülen o ki Sony çatısı altında bulunan başka bir oyun geliştiricisini de etkilemiş. Bu oyun geliştiricisi ise The Last of Us ve Uncharted serileri ile tanınan Naughty Dog. Bu ekip, şu an The Last of Us Part II ve Uncharted: The Lost Legacy üzerinde çalışıyor.
        Uncharted: The Lost Legacy hakkında birçok şey biliyoruz zaten artık ama The Last of Us Part IIşimdilik bir sır. Geçen günlerde ise Naughty Dog, Horizon: Zero Dawn grafiklerinden daha iyisini yapmak istediğini belirtti. Tabii ki bu The Last of Us Part II ile yapılacaktır diye düşünüyoruz. Dilerseniz haberimizin detaylarına bir göz atalım hemen aşağıdan. Bakalım Naughty Dog, Horizon: Zero Dawn oyununun grafikleri hakkında neler dedi?

        Biraz önce bahsetmiş olduğumuz Uncharted ve The Last of Us serilerinin yazarı olan Neil Druckmann ile Guerrilla Games yöneticisi Hermen Hulst, bir röportaj gerçekleştirdi. Bu röportajın tamamını zaten sizler de hemen yukarıdaki videodan görebilirsiniz. İşte bu röportaj sırasında Neil Druckmann, Horizon: Zero Dawn grafiklerinden oldukça etkilendiğini belirtti. Uncharted 4: Bir Hırsızın Sonu da bizlere kusursuz grafikler sunmuştu tabii ama Guerrilla Games, bu grafikleri bizce geride bıraktı yeni oyunu ile. Şimdi, bunun aynısını tekrar Naughty Dog yapmak istiyor. Hem de The Last of Us Part II ile.
        Neil Druckmann bu konuda, “Oyunun grafikleri gerçekten sersemletici. Aslında bunu sadece grafik olarak da düşünmüyorum. Mesela, ormandayız ve böyle bir açık dünya oyununa, bu kadar yeşilliğinnasıl eklendiğini aklım almıyor. İnanmalısın ki, takımıma gidip, bu grafikleri gösterip, alt sınırın bu olduğunu söyleyeceğim. Bu grafikleri geçmemiz gerekiyor. Bu inanılmaz bir şey. Sizin için gerçekten çok mutlu olduk. Oyun üzerinde ne kadar sıkı çalıştığınızı biliyoruz.†diyor.





        Naughty Dog ekibinin bu güne kadar bizlere sunduğu oyunlara bakacak olursak, verdikleri sözü tutacaklarına emin olabilir. Bu söz, büyük bir ihtimalle Uncharted: The Lost Legacy ile tutulmayacaktır çünkü ekibin, oyun motorlarını güncelleme gibi bir fırsatı olduğunu sanmıyoruz. Ayrıca oyun, Uncharted 4: Bir Hırsızın Sonu oyununun temelleri ile yapılıyor. Bu yüzden Uncharted: The Lost Legacy ile, Uncharted 4: Bir Hırsızın Sonu grafikleri göreceğiz. Fakat The Last of Us Part II gerçekten Horizon: Zero Dawn grafiklerini geçebilecek seviyede gelebilir.

        Yorum yap


        • Yeni Windows 10 oyun modu nasıl kullanılır?

          Yeni oyun modu hakkında merak ettiğiniz her şey bu yazımızda.


          Yeni Windows 10 Creators güncellemesi geçen günden itibaren yavaş yavaş kullanıcılara sunulmaya başladı. Bu güncellemenin bizim sitemizde yer alıyor olmasının en önemli nedeni ise, Creators güncellemesi ile Windows 10 bilgisayarlara eklenecek olan yeni bir oyun modunun geliyor olması. Manüel olarak aktif edilmesi gereken Windows 10 oyun modu ne işe yarar peki? Daha da önemlisi, nasıl aktif hale getirilir? Tüm bu soruların cevaplarını, rehber tarzındaki bu yazımızda bulabileceksiniz.




          Windows 10 oyun modu nedir?

          Windows 10 oyun modu, temelinde çok basit bir işleve sahip. Siz, oyun oynarken bu modu açıyorsunuz ve bu mod, oynadığınız oyunun önceliğe sahip olmasını sağlıyor sisteminizde. Mesela, siz oyun oynarken arkada bir de Google Chrome açık ise, sisteminiz bu internet tarayıcısına daha az önem veriyor, böylece oyun daha fazla öneme sahip oluyor. Performans da artıyor. Tabii ki bu oyun modu sayesinde tek bir oyunda 20-30 FPS kazanamıyorsunuz. Oldukça küçük etkilere sahip. Fakat Microsoft böyle bir şey hazırlamış bizlere. Hem de bu mod sadece performans arttırmıyor. Onlarca farklı özellik de ekliyor sistemimize. Bu yüzden mutlaka deneyimlemeniz gereken bir güncelleme ve mod bu.
          Windows 10 oyun modu nasıl yüklenir?

          Bahsi geçen bu mod, ilk olarak 12 Nisan 2017 tarihinde kullanıcılara sunulmaya başladı. Biz ise 13 Nisan 2017 tarihinde aldık güncellemeyi. Yani, Microsoft herkese aynı anda göndermiyor Windows 10 Creators güncellemesini. Eğer bilgisayarınız size yeni bir güncelleme var diye bildirim göndermediyse, bu bildirimi beklemelisiniz. Tabii ki direkt olarak internet üzerinden de indirebilirsiniz bu güncellemeyi fakat biz bu şekilde bir işlem önermiyoruz. En iyisi, sisteminizin size vereceği zamanıbekleyin. Eğer henüz bildirim gelmediyse, Windows arama yerine, “Güncelleme†yazarak sistemin güncelleme ayarları sayfasına ulaşınız ve bu sayfada güncellemeleri kontrol ediniz. Belki sisteminiz henüz yeni bir güncelleme var mı, yok mu diye tarama yapmamıştır. Manüel olarak bir de siz tarama yapın


          Windows 10 oyun modu nasıl açılır?

          Eğer güncellemeyi halihazırda aldıysanız veya tarama sonrasında güncellemeyi görüp, o şekilde bilgisayarınıza kurduysanız, her şey tamam demektir. Eğer sisteminizin, “Ayarlar†sekmesinde hemen yukarıdaki gibi bir, “Oyun†sekmesi görüyorsanız, güncelleme sorunsuz bir şekilde yüklenmiş demektir. Ayarlar sekmenizden bu, “Oyun†ayarına girdiğiniz zaman ise karşınıza hemen aşağıdaki gibi bir ekran çıkacak. Bu ekranda da, “Oyun Modu†ayarına gitmeniz gerekiyor bu yeni özelliği aktif hale getir


          Yukarıdaki görselde belirttiğimiz gibi, “Oyun Modu†sayfasına geçtiyseniz, karşınıza yine hemen aşağıdaki görseldeki gibi tek bir ayar çıkacak. Eğer oyun modunu açmak istiyorsanız, o ayarı açmanız yeter. Eğer ayarın kutu rengi mavi ise açılmış demektir. Beyaz ise kapalı demektir. Tam da bu noktada söylemeliyiz ki, Microsoft bu mod hakkında, “Oyun Modu, Windows 10’da oyun oynarken en iyi oyun deneyimini yaşamanıza yardımcı olur. Oyun Modu’nu kullandığınızda oyunu bilgisayarınızın en yüksek önceliği haline getiririz; böylece en iyi oyun kalitesini ve performansını elde edebilirsiniz.†şeklinde bir açıklama yapıyor.



          Windows 10 oyun modu için detaylı ayarlar nelerdir?

          Biraz önce sizleri götürmüş olduğumuz ayarlar sekmesinde, oyun moduna ait farklı ve detaylı ayarlar da bulunuyor. Fakat bu ayarlar, temel olarak performansınız ile alakalı değil. Mesela en baştan açıklayalım. Oyun Çubuğu isimli sekmede, oyun modunun kısayollarını ayarlayabilirsiniz. Mesela oyun modu standart olarak Windows+G tuş kombinasyonu ile açılıyor. Fakat siz bunu değiştirebilirsiniz. Aynı zamanda, yayında kamera gösterme, kayıt zamanlayıcısı gösterme, video alma, ekran görüntüsü alma gibi tuş kısayolları da bu sekmeden değiştirilebiliyor.
          Oyun DVR sekmesi ise aslında birçok konsol kullanıcısının bildiği bir ayar. Bu ayar, siz oyunu oynarken arka planda oyunu kaydetmenizi sağlıyor. Fakat aktif olarak değil. Mesela siz bir oyun oynuyosunuz ve etkileyici bir sahne ile karşılaştınız. Fakat oyunu kaydetmiyorsunuz. Bu demek değil ki, o etkileyici anı kimse ile paylaşamayacaksınız. Çünkü Oyun DVR modu, sizden gizlice oyunu kaydediyordu. Bu bahsettiğimiz ayarı, “Ben oyun oynarken arka planda kaydet.†ayarını aktif hale getirerek kullanabilirsiniz. Bu sayfanın devamında ise çekilen video kalitesi hakkında detaylı ayarlar bulunuyor. Bilgisayarınızın performansına göre ayarlama yapabilirsiniz. Bu ayarın hemen altındaki, “Yayın†sekmesi de benzer yapıya sahip. Video çekmek yerine canlı yayın yapıyorsunuz sadece.
          Windows 10 oyun modu, oyun içerisinde nasıl kullanılır?

          Eğer başarılı bir şekilde Microsoft’un yeni özelliğini aktif hale getirdiyseniz, artık oyunumuza girebiliriz. Eğer standart ayarları değiştirmediyseniz, oyun içerisinde Windows+G tuş kombinasyonunu kullanarak, yeni özelliğin menüsünü görebilirsiniz. Eğer bu tuş kombinasyonuna bastığınız zaman oyun modu çıkmıyorsa, oyunu pencere modunda oynamayı deneyebilirsiniz. Eğer bir oyunda ilk defa oyun modunu açıyorsanız, sistem size bir soru soracak: Oyun modunu açmak istiyor musunuz? Bu bir oyun mu? Eğer öncelikle, “Bu bir oyun.†diyerek ayarı işaretlerseniz, bir daha bu ekranla karşılaşmıyorsunuz. Yani Windows+G yaptığınız zaman direkt oyun modu menüsü çıkıyor, karşılama ekranı değil. Ana oyun modu ekranına ulaşarak da, oyun modunu aktifleştirmiş oluyorsunuz. Burada karşınıza çıkan menüde farklı ayarlamalar yapabilir, videolar çekebilir, görseller alabilirsiniz.

          Yorum yap


          • Bugün geçtiğimiz saatlerde Steam'in popüler MOBA oyunu olan Dota 2 için yepyeni bir güncelleme indirmeye sunuldu. Oyunda çeşitli değişikliklere yer verilen bu güncellemeyle oyuna eklenen yeni özelliklerden en çok konuşulacak olanı ise, oyunda artık dereceli maçlara girmek isteyenler telefon numaralarını hesaplarına tanımlaması gerekecek.
            Yeni gelen bu özellik çok konuşulacak!

            Birden fazla hesap kullanan oyuncuların yan hesaplarından dereceli maçlara çıkmalarını engellemek için Valve, yeni güncellemeyle oyuna yepyeni bir özellik ekledi. Bu özellik ile oyuncuların oyunda artık dereceli maçlara girebilmesi için bir hesaplarına tanımlı bir telefon numarası olması gerekecek.
            Eğer Dota 2 oyununda dereceli maçlara çıkmak istiyorsanız elinizi çabuk tutun ve hesabınıza hemen bir numara ekleyin. Çünkü bu işlemi en geç 4 Mayıs 2017 tarihine kadar yapabileceksiniz. Yani oyuna bir telefon numarası tanımlatmanız için 2 hafta süreniz var.



            Gerçekten bu güncelleme ile Valve, her ne kadar dereceli maçlarda yan hesapları engellemek istese de, oyuncular ailesinden birisinin de telefon numarasını kullanarak yan hesabıyla dereceli maçlara girebilir. Yani bu yeni güncellemeyle gelen bu özelliğin pek etkili olacağını düşünmüyoruz.
            Bu özelliğin yanı sıra yeni güncellemeyle birlikte oyuna, yalnız girdiğiniz maçlarda sadece yalnız girenlerle oynama seçeneğiniz olacak. Yani bir grupla aynı takımda tek olmayacak, bir gruba karşı savaşmayacaksınız. Tabikide bu sadece bir seçenek. Dilerseniz eskisi gibi karşılaşmaya girebilirsiniz.
            Dota 2 oyunu için gelen bu güncellemede en çok eşleştirmeye yönelik yeniliklerin geldiği açıkça ortada.

            Yorum yap


            • Outlast 2 almak için 10 sebep

              Outlast 2’ye neden bir şans verip denemeniz gerektiği ile ilgili 10 adet sebep sunduk.





              Outlast 2, 25 Nisan 2017 tarihinde oyuncuların beğenisine sunulacak bir yapım. İlk oyunu ile gerçek anlamda başarılı olmuş yapımın geliştiricisi Red Barrels, yine sınırlarda oynayan bir oyun geliştirdi. Outlast 2, çıkmadan 2 hafta kadar önce elimize ulaşmıştı ve biz de uzun uzun oynayıp tadını çıkarmıştık. Detaylı bir şekilde oynanış açısından incelemiş olduğumuz Outlast 2 için, bir de oyunu almak için 10 sebep sunalım dedik. Sunduğumuz sebeplerin sıralamalarının bir önemi yok.



              Karakter tasarımı

              Outlast 2 almak için gerçek anlamda geçerli bir sebep. İncelememizde de bahsetmiş olduğumuz, oyunun ilk 10 dakika civarında bizleri karşılayan ve yolumuzu şaşırmamıza sebep olan karakter, Red Barrels‘ın başarılı karakter tasarımının en büyük ispatı olsa gerek. Hemen yukarıda, elimizi ayağımızı birbirine dolayan karakterin bize doğru ilerlediği ana ait bir görsel bulunuyor. Sadece bu karakter ile bile içten içe aslında hep korktuğumuz şeylerden nasıl başarılı bir şekilde faydalandıklarını görebiliyoruz.
              Karakter tasarımı tek başına Outlast 2‘yi bir korku oyunu yapan unsur değil elbette. Sonuçta, eğer sesler ve seslendirmeler, ortam tasarımı gibi diğer yardımcı içerikler olmasa, bu karakterler tamamen Chucky gibi korkunç görünen oyuncak bebeklerden ibaret olurdu. Bu yüzden, oyunu satın almak için sunduğumuz diğer sebepler arasında bulunan unsurların da hakkını yememek gere

              Ses ve seslendirmeler

              Oyun içerisinde korku sınırlarımızı zorlayan en büyük ögelerden biri de, tartışmasız ses ve seslendirmeler. Outlast 2‘ye girdiğimizde ana menüde bizleri karşılayan müzik, oyunda bizleri ne denli bir korkunun beklediğini haber eder bir niteliğe sahip. Başladıktan sonra peşimizi bırakmayan müzik, zaten insanı her an bir şey olacakmış gibi hissettirerek tetikte tutuyor. Sadece sesler konusunda bile bu kadar başarılı bir yapım olması, oyunu satın almak için geçerli bir sebep.
              Seslendirmeler konusu, oyunda bizlere eşlik eden seslerden daha da dehşet verici. Köye girer girmezbaşlayan fısıltılar ile başlıyor zaten bütün dehşet. Seslerin tamamen kesildiği anlar bile tehlikeli, insanın paniklemesine sebep oluyor çünkü. Kullandığımız karakterin duygusal hallerine tam olarak uyum sağlayan ve yaşadığı duyguları oyuncuya da hissettiren seslendirme kalitesinden söz etmeye bile gerek yok.

              Ortam tasarımı

              Outlast 2‘de gerçekten çok beğenmiş olduğumuz birkaç özellikten biri. Bir korku oyununu korkuoyunu yapan özelliklerden biri de, sunduğu atmosfer. Dünyasının nasıl tasarlanmış olduğu, istenilen atmosferin kalitesini hissettirebiliyor olması önemli. Outlast 2‘nin bu konuda da tam anlamıyla başarılı olduğunu söyleyebiliriz.
              Eğer ilk 10 dakika videomuzu izlediyseniz, muhtemelen çoktan büyülemiştir sizi Outlast 2 bu konuda. Eğer hala izlemediyseniz de, hemen yukarıda yer alıyor zaten. Karanlığın müthiş bir şekilde tonlanmış olması, atmosferin ürkütücülüğü, her insanın psikolojik olarak korktuğu belli başlı ögelerin oyun içerisinde bulunması, tam anlamıyla mükemmel bir tasarıma sebep olmuş. Başladıktan 10 dakika sonra, Outlast 2‘nin bizlere sunmak istediği o ürkütücü, gerici, korkutucu ortam, başarılı bir şekilde işlenmiş.


              Sürükleyici hikaye

              Elbette sürprizi kaçırmayacağız, sizin de oynayıp oyunun tadını çıkarabilmeniz için. Fakat, incelememizde de bahsetmiş olduğumuz hikayeye değineceğiz. Blake Langermann ve Lynn Langermann‘ın hikayesini canlandırdığımız Outlast 2, kelimenin tam anlamı ile sürükleyici bir hikaye sunuyor.
              Haber yapmak için gittiğimiz yerde helikopterimiz esrarengiz bir şekilde düşüyor. Uyandığımızda ise pilotumuzu çırılçıplak ve cansız bir şekilde, bir ateşin başında iç organları deşilmiş biçimde buluyoruz.Blake Langermann‘ın duygularını başarılı bir şekilde hissettirebiliyor oluşunun da etkili olduğu hikaye, giderek daha da çekici ve sürükleyici bir hal alıyor. Başta sadece eşimizi aramak için yola çıktığımız macera, bambaşka boyutlara geçiyor.





              İlk oyuna göre geliştirilmiş yapay zeka

              Outlast serisinin ilk oyununu daha önceden oynadıysanız, karakterlerin ne denli tahmin edilebilir bir rotayı takip ettiğini hatırlarsınız. Resmen belli başlı rotaları takip ediyorlardı ve bu da tahmin edilebilirliklerini arttırıyordu. İster istemez korku hissiyatı düşüyordu, fakat buna rağmen gerçek anlamda çok korkulu dakikalar sunuyordu.
              Outlast 2‘de ise bu yapay zeka biraz daha geliştirilmiş. Karşımıza hiç beklemediğimiz bir anda çıkan düşmanlar oluyor ve ne yapacağımızı şaşırıyoruz. Çok aşırı büyük bir gelişme olmasa da, oyunun korku unsurlarını tatmin edici bir seviyeye çıkaran geliştirilmiş yapay zekası, özellikle ilk oyunu sevmiş olan oyuncular için geçerli bir satın alma sebebi


              Tam anlamıyla bir korku oyunu

              Genellikle günümüzde korku oyunu diyerek, gerilim oyunları oynuyoruz, fark etmeden. Bir korkuoyununu gerilim oyunundan ayıran en önemli özelliklerden biri de, düşmana karşı koyabilip koyamadığımız. Eğer karşımızdaki düşmana karşı koyabiliyor ve onu alt edebiliyorsak bir silah ya da herhangi bir araç ile, bu oyun korku oyunundan ziyade bir gerilim oyunu demektir.
              Outlast 2 ise, gerilim oyunlarının aksine, bir korku oyunu olduğunu sunduğu oynanış ile gösteriyor. Düşmanlara karşı koymak gibi bir durum yok oyunda. Yani karşınıza çıkan her nasıl bir düşmansa, o düşmanı silahlarınızla değil cesaret ve aklınız ile yenmeniz gerekiyor. Eğer gerçek bir korkuyu denemek istiyorsanız, Outlast 2‘nin bu özelliğinin tam sizlere layık olduğunu belirtelim.




              Outlast serisine ait

              Birisi korku oyunu dediği anda akla gelen ilk oyunlardan bir tanesi artık Outlast. Elbette Amnesia, Penumbra gibi oyunlar da piyasada mevcut ve özellikle Amnesia korku oyunları arasında bir marka haline gelmiş bir oyun serisi, fakat Outlast‘ın da hiç altta kalır yanı yok. İlk oyununda sınırları zorlayan sahneleri ile oyuncularını psikolojik olarak korkutarak başarılı bir korku oyunu markası olmayı başardı.
              Outlast 2, serinin ilk oyunundan daha da öteye geçerek, Outlast markasını bambaşka bir boyuta taşımayı başarıyor. Zaten korku oyunu denildiğinde akla ilk gelen isimlerden biri olan oyun serisinin bir parçası olması, aynı evrenden faydalanması, oyunun başarılı bir yapım olmuş olmasında büyük fayda sağlıyor. Eğer bu oyunu alacaksanız ve korku oyunu seviyorsanız, Outlast gibi bir serinin oyunu olduğunu aklınızdan çıkarmamalısınız.





              Outlast 2’nin sınırları zorlaması

              Bunun aynı zamanda bir dezavantaj olduğunu en baştan belirtelim. Geliştirici ekip olan Red Barrels, oyunun tam anlamıyla bir korku oyunu olması için elinden geleni yapmış. Açıkçasını sorarsanız, gerçekten başarılı da olmuşlar. Her insanın aslında içten içe korktuğu birçok unsur Outlast 2içerisinde oyuncuların karşısına çıkıyor. Oyuncunun en derin korkularını ortaya çıkararak dehşete kapılmasına sebep olan içeriklerle karşılaşmak mümkün.
              Cinsel içerik, vahşet, şiddet, kan, çıplaklık gibi ögelerin tek bir başlık altında birleşiyor olması, yapımcılar açısından gerçekten büyük fırsatlar ortaya çıkarıyor. Red Barrels ekibinin çekinmeden her ögenin en uç sınırlarına gitmesi, oyun içerisinde hissedilen korku ve dehşet hislerini birkaç kat daha yukarıya çıkarıyor. Ekibin ve oyunun sınırları zorlaması da, özellikle korkmak isteyen oyuncularaçısından geçerli bir sebep.





              Grafikler

              İnternet üzerinde birçok bağımlı veya bağımsız geliştiricinin Unreal Engine 4 ile yarattığı harikalara tanık olmuşsunuzdur. Outlast 2 de, Unreal Engine ile tasarlanmış bir oyun. Grafik kalitesi konusunda kesinlikle ağzı açık bırakacak güzelliklere ev sahipliği ediyor. Bu yazımızda gördüğünüz her görüntü, oyun içerisinden çekilmiştir.
              Oyun içi görüntülerden de anlayabileceğiniz üzere, Red Barrels yememiş, içmemiş Unreal Engine 4‘ün her zerresini Outlast 2‘ye işleyerek insanın ağzını açık bırakan güzellikte grafikler elde etmiş. Eğer bir oyunda grafik arıyorsanız, Outlast 2 sizi yarı yolda bırakmayacak bir yapım demektir. Bütün görsellere tek tek göz gezdirebilir ve geliştirici ekibin grafik açısından başarısına tanıklık edebilirsiniz


              Optimizasyon

              Outlast 2 konusunda bizi en çok hayretler içerisinde bırakan durumlardan biri de, oyun içerisinde karşılaştığımız gerçek anlamda muhteşem grafiklere rağmen, aşırı yüksek bir sistem gereksiniminin olmaması. Hatta bu da yetmezmiş gibi, istenilen ortalama sistem gereksinimlerinden daha düşük sistem özelliklerine sahip olan bilgisayarlarda da muhteşem bir şekilde çalışıyor olması.
              Outlast 2‘nin önerilen sistem gereksinimleri de gerçekten imkansız ve ahım şahım değil. Bu da neredeyse herkesin rahatça oynayabilmesini sağlıyor. Outlast 2, Windows 7 ve üzeri 64-bit işletim sistemi, Intel Core i5, 8GB RAM, 1.5GB VRAM, NVIDIA Geforce GTX 660 veya ATI Radeon HD 7850şeklinde ortalama bir sistem gereksinimine sahip. Keşke piyasadaki her güzel oyun bu kadar uygun bir sistemde rahat çalışıyor olsa.

              Yorum yap


              • Outlast 2 İnceleme

                Annenizin, elinizden tutmasını isteyeceksiniz.





                Daha önce hiç, “Beni hiçbir korku oyunu korkutamaz!†veya benzeri şekilde büyük bir iddiada bulunmuş muydunuz? Eğer bulunduysanız, sizin için gerçekten çok kötü haberlerim var: Outlast 2 artık bizlerle. Açıkçası, şahsım adına konuşacak olursam korku oyunları konusunda inanılmaz derecede geri adım atan birisiyimdir. Hatta, Outlast serisinin ilk oyununun sadece ilk 1 saat civarında oynamış, sonra da büyük kalp çarpıntılarıyla kapatmış biriyim.
                Amnesia, Penumbra, Outlast gibi bulmaca odaklı korku oyunlarında ne yazık ki hep silahsız bir şekilde ortada bırakılmış, onca kalıbından utanmaz yaratıkların yemi olmuşuzdur. Fikrimi sorarsanız, bir korku oyunu böyle olmalıdır zaten. Eğer karşınızdaki yaratığa veya karşınızda her ne var ise ona karşı koyabiliyorsanız, bu bir korku oyunu değil, gerilim oyunu olmuş olur. Outlast 2 ise, tam anlamı ile, hatta tam anlamından da fazlası ile bir korku oyunu. Gerçekten deneyimlenmesi gerektiğini düşündüğüm bir oyun olduğu için, olabildiğince, yayımlamış olduğumuz ilk 10 dakika videosu ve o civarda karşılaştığım tecrübelerden örnek vereceğim sadece.


                Outlast 2 hakkında genel olarak ne söyleyebilirsin?

                Öncelikle zorluk ayarlarından bahsetmek isterim. Zorluk seçimi olarak normal, zor, kabus ve delizorlukları bulunuyor. Kendinize nasıl güveniyorsanız, o zorlukta oynama şansınız bulunuyor. Fakat, kolay zorluk ayarı seçimi olmaması dikkat çeken unsurlardan bir tanesi. Oyunda cinsel içerik ve küfürler bulunuyor. Cinsel içerik örneklerine, daha oyunun ilk dakikalarında karşılaştığımız ağaca asılı, karnı deşilmiş çıplak pilotumuzda rastlıyoruz. Küfürler ise yine bizleri yalnız bırakmayan içeriklerden bir tanesi. Oyunu oynamak isteyenlerin 18 yaş üstü veya ebeveyn kontrolü altında olmasını kesinlikle tavsiye ederim.
                Bazı sahneler ciddi anlamda çok aşırı derecede sınırları aşıyor. Bünyesi zayıf biri değilseniz kaldırabilirsiniz, fakat gerçekten mide bulandırıcı ve psikolojik olarak rahatsız edici sahneler oyun içerisinde mevcut. Gerçekten bu kadar abartılı sahneler eklenmeli miydi, bilemiyorum, ama çok fazla rahatsız olduğumu belirtebilirim. Yapay zekayı ilk oyunda karşılaştığımdan daha iyi buldum açıkçası. Outlast 2‘nin yapay zekası, ilk oyuna göre daha az faul barındırıyor. Outlast serisinin ilk oyununu biraz olsun oynadıysanız, yapay zekanın ne denli tahmin edilebilir olduğunu hatırlamışsınızdır. Outlast 2‘de, tahmin edilebilirlik çok daha düşük seviyede.
                Oyunun ilk dakikalarında bizlere en korkulu dakikalarımızı yaşayacağımızı haber eden yaratığın hareket etmeye başladığı yer belli, ilerleyeceği yol belli, fakat ondan sonrası muamma. Zaten onca korkunun arasında kaçacak delik ararken gözden sisten ve karanlıktan kaybolan yaratık, siz arkanızı kollaya kollaya yolunuzu ararken bile hiç beklemediğiniz bir anda belirebiliyor dibinizde. Hızlı koşabiliyor olması sebebi ile, zaten kısa olan görüş alanımızda bir anda belirmesi kaçınılmaz bir durum.


                Oyunun hikayesi hakkında ne söyleyebilirsin?

                Hikayenin en baş kısımlarından bahsedeyim hemen, ama sürprizi bozmadan tabii ki. Oyunun açıklamasında da geçtiği gibi Outlast 2, ilk oyun ile aynı evrende geçiyor, fakat farklı karakter ve düzenle. Kullandığımız karakterin ismi Blake Langermann. Kendisi sıradan bir asistan ve kameraman. Blake Langermann‘ın karısı Lynn Langermann ise ise bir araştırmacı gazeteci. Artık derdi her ne ise, Arizona‘nın kırsal kesimlerinde bulunmuş olan, polisler tarafından tutulan rapora göre kendi kendini boğarak öldürmüş bir kadının bu akla mantığa sığmayan imkansız cinayetinin arkasındaki cevapları arıyor.
                Oyuna başladığımızda kötü bir rüya görürken buluyoruz kendimizi. Geçmişte kalmış bir ismi sayıklıyoruz. Ardından gözlerimizi açtığımızda canlandırdığımız Blake Langermann ile Lynn Langermann‘ı karşı karşıya oturur ve haber için hazırlık yaparken buluyoruz bir helikopterin içerisinde. Elbette, bizim dışımızda bir de pilot bulunuyor. Haber için ön çekim denemeleri yaparken, ilk önce helikopter biraz sarsılıyor. Ardından biraz küfür ettikten sonra kendilerine geliyor ve ön çekim için tekrar başlıyorlar.
                Lynn Langermann, “İki hafta önce, hamile, yalnız ve çıplak ayaklarla gezen genç bir kadını, bir otobanda…†diye devam ederken bir anda motor arıza çıkarıyor ve düşüyorlar. Blake Langermannolarak uyandığımızda ise aşağıda cayır cayır yanan helikoptere koşup alevler arasında karımızı ve pilotu arıyoruz. Çok geçmeden pilotumuzu hemen ileride bir ateşin kenarında iç organları açığa çıkarılmış, çırılçıplak bir şekilde bir ağaca sarılmış olarak buluyoruz. İster istemez eşimiz Lynn Langermann için korkular burada başlıyor.



                Outlast 2 nasıl bir oynanış sunuyor? İlk oyuna göre ne kadar farklı?

                Söylemiş olduğum gibi Outlast 1‘i çok fazla oynamadım, oyunun başlarındaydım henüz. Fakat, ilk bakışta dikkatimi çeken farklılıklar bandaj ve elimizde bulunan kameranın kayıt ettiğimiz görüntülerine tekrar ulaşabiliyor olmamız. Bandajlar ile, tahmin edebileceğiniz üzere yaralandığımızda, eğer olur da bir şekilde kaçmayı becerebilirsek kendimizi iyileştirebiliyoruz. H tuşuna bastığınızda yaralarınızdan kurtulabiliyorsunuz.
                Kamera muhabbeti ise gerçekten güzel olmuş. Oyun esnasında kameramız zaten neredeyse hep açık olduğu için, neredeyse bütün önemli ve kaydedilmesi gereken olayları ekranın ortasında kırmızı bir halka dolmaya başlıyor, dolunca da kaydolmuş oluyor. Mektuplar, önemli olaylar gibi birçok oyun içerisinde atmış olduğumuz adımları gösteren bilgiler kameraya kaydoluyor. Bu özellik de ipuçları, başarılar, hikaye gibi konularda eksiklerimizin neler olduğunu görmemiz açısından büyük fayda sağlıyor.
                Elbette bu kadarla da sınırlı değil, kameranızı Tab tuşuna basarak açtığınızda kaydetmiş olduğunuz görüntüleri kronolojik, kategoriler halinde ve video ile fotoğraf olarak ayırabiliyor, istediğiniz bilgilere ve bulgulara rahatlıkla ulaşabiliyorsunuz. Her sayfada 6’şar, fakat en son sayfada 3 adet kayıt olmak şartı ile 18 sayfa, yani toplamda 105 adet kayıt sizleri bekliyor. Oyunun detay ve uzunluğu konusunda bir fikir edinmenize yardımcı olabilir sadece bu bilgi bile. Kamera yine pillerle çalışıyor ve piliniz bitmeye başladığında kameranın ışığı yanıp sönmeye başlıyor. Zaten kameranız açıkken sağ üstten kameranızın pil sağlığı ile ilgili durumunu görebilirsiniz.





                Oynanış bu kadardan mı ibaret?

                Biraz evvel bahsetmiş olduğum kamera ve bandaj unsuru oyunda sadece ilk olarak karşılaştığım, en önemli kısımları olarak gördüğüm özellikler. Outlast serisinin ilk oyununu oynamış olanların fazlasıyla aşina olduğu saklanma unsurları da bulunuyor. Bir şekilde düşmanların elinden uzaklaşabilir, gözden kaybolabilirseniz saklanıp sizi tamamen kaybetmelerini sağlamanız gerekiyor. Bu sebeple gözlerinizin saklanacak yerler arıyor olması ve bulduğunuz her türlü saklanabilecek yeri aklınızda tutuyor olmanız gerekli.
                Eğer Outlast 2‘nin deneme sürümünü oynadıysanız, alanın genişliğinden az çok haberiniz var demektir. Bilmeyenler için belirtmek gerekirse eğer, Outlast’a göre çok daha geniş bir alanda oynuyoruz. Durum böyle olunca da hem kaçabileceğiniz alanlar çoğalıyor, hem de yakalanabileceğiniz. Dikkatli olmakta büyük fayda var bu yüzden.
                Ayrıca, çok koşmak da hoş bir eylem değil. Kaçarken acilen bir yerler bulmanız gerekiyor. Alan geniş, tehlike çok iken oyun bir yandan yakalanacağınız zamanlarda çok koşmanız için zorluyor sizi resmen ve bu koşmanın da sınırı var. Yorulduğunuz ve koşamayacak olduğunuz zaman titremeye başlayabilirsiniz. Bakın, tekrar ve tekrar söylüyorum bunu, gözleriniz her zaman saklanacak yerler aramalı ve bu yerleri aklınızda tutmanız gerekli. Zaten oynanış açısından ilk Outlast oyununda da olduğu gibi ufak bulmacalarla karşılaşıyoruz.





                Outlast 2 korkunç mu peki?

                Bu sorunun cevabını vermek için çok alakasız gözüken yerlerden başlayıp bağlayacağım cevaba direkt özet olarak. 11 Nisan 2017 tarihinde ulaştı oyun elimize. Bildiğiniz üzere 24.7 GB boyutunda bir indirme yapmış ve oyuna başlamıştım. Oyunun indirmesi gece saatlerinde bitti. Açtım oyunu, nasıl bir yürek yediysem artık ve daha ana menüdeki insanın tüylerini diken diken eden fon müziği ile karşılaşınca kapattım oyunu direkt, ama saf bir korku ile kapattım.
                Oyunun beni korku unsurunda ilk etkileyişi burada oldu. Öyle, böyle derken bir şekilde tekrar cesaretimi toplayıp girdim oyuna. Başlarda çok korkunç gelmedi. Başlarda dediğim de oyunun ilk 5 dakikası falan. Outlast 2‘nin deneme sürümünde de karşılaştığımız köye ulaştığımda etrafta parlak gözlü abilerimizle karşılaşınca sakince geri adım atmaya başladım. Ben zaten cesareti korkuoyunlarında düşük olan biri iken dibimde beni izlemeye başlayıp yavaşça geri adım atarak uzaklaşan dayıların bendeki korku etkisinden bahsetmeme gerek bile yok.
                Burayı da geçtik diyelim, bir dizi satanist ayinlerin yapılmış olduğuna şahitlik ettiğimiz sahnelerden sonra, beni bir süre boyunca olduğum yerde kalmama sebep olan uzun boylu kargayı andıran bir yaratık gelmeye başlayınca ciddi anlamda titremeye başladım. Daha oyunun ilk dakikalarındayız yahu, bir bismillah deyin.
                Kaçmak da mümkün değil, ilk başta yürüyerek geliyor, sonra da o uzun boyuyla yakalayıp yere seriyor bizi. Elindekini bize saplamaktan da asla çekinmiyor. Kaçmak imkansızlaşıyor eğer ilk darbeyi aldıysanız ve bir şans ile hayatta kaldıysanız. Sanırım 15 veya 16 kez onun tarafından öldürüldüm. Uzun bir süre tam burada takılı kaldım. Ara sıra çıktım oyundan. Sadece oyunun daha en başında bizi karşılayan bu kısmında bile oyundan çıktıktan sonra da tir tir titremeye devam ettim. Yani, korkukesinlikle bulmakta zorlanmayacağınız bir unsur olarak oyunda yer alıyor.

                Outlast 2 optimizasyon açısından ne durumda?

                Bana sorarsanız, kesinlikle mükemmel bir şekilde ayarlanmış bir optimizasyon sizleri bekliyor. Oyunu oynadığım esnada NVIDIA henüz bir sürücü yayınlamamıştı, yayınlayıp yayınlamayacağı hakkında da herhangi bir fikrim yok şu anda. Fakat, buna rağmen elimde olan artık eskimeye yüz tutmuş sistemimle en yüksek ayarlarda Outlast 2‘yi oynadığım sürenin neredeyse tamamında 60 FPS gibi bir performans ile, en yüksek ayarlarda oynadım.
                Bilgisayarım bir dizüstü olduğu için 1920×1080 gibi bir çözünürlükte değil de, 1366×768‘de oynadım maalesef, ama eğer kullandığım ekran kartının gücü 1920×1080 çözünürlüğünü destekliyor olsaydı, sorunsuz bir şekilde 1080p kalitesinde de oynayabilirdim. Hemen yukarıda, Fraps gibi ağır bir kayıt programı ile kaydetmiş olmama rağmen 60 FPS performans elde ettiğim ilk 10 dakika videosumevcut.
                Hemen kullandığım sistemden ve oyunun istediği sistem gereksinimlerinden bahsedeyim. Kullandığım bilgisayarın sistem özellikleri kısaca, Intel i7-4710MQ 2.50 GHz, NVIDIA GeForce GTX 860m 2GB, 16GB RAM, Windows 10 64-bit işletim sistemi. Yani, öyle ahım şahım bir cihaz değil gerçekten. Outlast 2‘nin istediği minimum sistem gereksinimleri ise, işletim sistemi 64-bit olmak şartı ile Windows 7 ve sonrası olarak başlıyor. Intel i3-530, 4GB Ram, NVIDIA GeForce GTX 260 1GBveya ATI Radeon HD 4870 1GB sistem özellikleri ile 720p çözünürlük kalitesinde 30 FPS‘lik performans elde edebileceğimizi gösteriyor.
                Önerilen sistem gereksinimlerinde ise hedef 1080p çözünürlük kalitesinde 60 FPS‘lik bir performans. Yine 64-bit Windows 7 ve sonrası işletim sistemi gereksinimi olarak belirtilmiş. Outlast 2‘nin, Intel Core i5, 8GB RAM, NVIDIA GeForce GTX 660 1.5GB veya ATI Radeon 7850 1.5GB gereksinimleri bulunuyor. Kabaca bir performans karşılaştırması olarak NVIDIA GeForce GTX 660, benim ekran kartıma göre örneğin Thief’te 30 civarı FPS daha fazla sağlıyor.


                Optimizasyon güzel, ama grafikler ne alemde?

                Öncelikle Unreal Engine kullanılarak geliştirilmiş bir oyun olduğunu belirtmekte fayda var. Zaten daha oyunu açarken bizleri karşılayan giriş görüntülerinde de koskocaman Unreal Engine yazıyor. Optimizasyon açısından cidden kaliteli olmasının da Unreal Engine ile az çok alakası bulunuyor. Genel olarak bu oyun motorunu kullanan eserler, optimizasyon açısından pek de sıkıntı çekmiyor. Grafiklerin kalitesi de, yine Unreal Engine‘in bütün güzelliklerini yansıtıyor. Muhtemelen aralara sıkıştırmış olduğum görsellerden de atmosferi, grafiklerin oyunun atmosferini ne denli derin işletebildiğini görmüşsünüzdür.
                Outlast 2 bir korku oyunu ve bu korkuyu işletebilmesi için mekan ile karakter tasarımlarının da başarılı olması gerekiyor. Mekan tasarımı konusunda kesinlikle sıkıntı çekmediğini, hatta fazlasıyla etkileyici olduğunu bu alt başlığın üstündeki görselden görebilirsiniz. Karakter tasarımına gelecek olursak, insanlar(!) hakkında izlenimlerim gerçekten çok kötü, herhangi bir ürkütücülükleri yok. Fakat bazı özel karakterler var ki, insana kabus bile olabiliyor.
                Bu karakterlerden en basit örneği, kargayı andıran yaratık olarak betimlediğim uzun boylu insan bozması. Aslında sade bir şekilde ele aldığınızda pek korkunç gibi görünmüyor, ama elindeki, puslu görüş alanında yavaş yavaş belirmesi ve üzerinize doğru başlarda yavaş ilerlemesi resmen psikolojik baskı kuruyor insan üzerinde. Şahsen, ilk oynadığım günün gecesinde rüyamda beni kovalıyordu, aynı sahnede, aynı yerde hem de


                Outlast 2 ses ve seslendirme konusunda bir “korku oyunu†olabilmiş mi?

                İncelememin bir kısmında bahsetmiş olduğum ana menüdeki müzik ile ses konusunda başlamak istiyorum. Masum bir şekilde oyununuzu açmış, intro, yani giriş kısmını izlemiş, incelemiş ve ana menüye en sonunda ulaşmış olduğunuzu düşünün. Tam burada başlayan fon müziği bile Outlast 2‘nin korkutucu kısmını fazlasıyla yansıtıyor.
                Özellikle korku oyunlarına çok aşırı tahammülü olmayan bir kalbiniz varsa, kesinlikle etkili olacaktır. Bir şekilde oyuna başladıktan sonra da aynı korku hissiyatını barındıran kaliteli sesler devam ediyor. Oyun esnasında hiçbir şekilde sizi yalnız bırakmayan, arka planda usul usul çalmaya devam ederek korku dozajını yüksek oranda etkileyen müzikler de, Outlast 2‘nin başarılı olduğu bir başka konu.
                Seslendirmeler konusundaki kalite ve başarısı da, en az müzikleri kadar hissediliyor. Konuşmalar esnasında bir yapmacıklık hissiyatına hiç kapılmadım. Nedenini bilmem, ama bazen bir oyunda adım atarken çıkan seslere bile dikkat ederim. Mesela, Yo-Kai Watch 2: Bony Spirits oynarken rastladığım adım seslerindeki tekdüze ritm oyundan büyük oranda soğutmuştu. Fakat Outlast 2 bu kadar ince konuda bile başarılı olmuş ses konusunda.
                Korku açısından ise, daha köye girdiğimiz ilk anlarda başlayan fısıltıları göstermem mümkün. İnsanı duyar duymaz geri adım atmaya zorlayan bir atmosfer oluşturuyor. Dilimden düşürmediğim uzun boylu insan bozması yaratığın seslendirmesi de, bütün cesaretimi kırmayı başarmış bir kaliteye ve ürkütücülüğe sahip.
                Oyun içerisinde sınırları zorlayan sahneler bulunuyor. Sürprizi kaçırmayı gerçekten istemediğim, fakat hem ses olarak hem de görüntü olarak müstehcen içeriklerin bulunuyor olması büyük bir eksi benim gözümde. Çünkü, bir oyuna bazı içerikler eklersin, fakat sınırını gerçekten bu kadar aşmaması gerekir. Bu sahnelerin çok da gerekli olmuş olduğunu düşünmüyorum, açıkçasını sorarsanız. Eğer oyunu almak gibi bir niyetiniz varsa, gerçekten zorunuza gitme ihtimali bulunan sahnelerle karşılaşacağınızı da aklınızda bulundurun.



                Sonuç olarak Outlast 2 hakkında ne söyleyebilirsin?

                Direkt özet olarak fikrimi sorarsanız, Outlast 2 tam anlamıyla mükemmel. Psikolojik korku ve vahşetunsurlarını öyle güzel işlemişler ki, bazı yerlerde birinin elimden tutmasını istedim. Hatta kendimi bazen oyunun sesini kapatıp arka plandan Aqua – Barbie Girl açıp sesli sesli şarkıya eşlik ederken bulduğumu da itiraf etmemde ve oyunun korkutucu özelliğini anlatabilmek için eklememde fayda var. Fakat, yaş sınırını da kesinlikle göz önünde bulundurmanız gerekli. Ayrıca, eğer kalp sıkıntılarınızfalan varsa, aman bulaşmayın bile.
                Outlast 2, her oyuncu tarafından en azından 1 kez olsun tecrübe edilmesi gereken bir yapım. Bazı yerlerde sınırları zorlamamış, ciddi anlamda mide bulandırıcı sahnelere yer vermemiş olsaydı, tam puanı fazlasıyla hak ediyordu. Fakat, 10 üzerinden 9 vermiş olduğuma aldanmayın, gerçekten çok kaliteli bir yapım olmuş.

                Yorum yap


                • Outlast 2 İnceleme

                  Annenizin, elinizden tutmasını isteyeceksiniz.





                  Daha önce hiç, “Beni hiçbir korku oyunu korkutamaz!” veya benzeri şekilde büyük bir iddiada bulunmuş muydunuz? Eğer bulunduysanız, sizin için gerçekten çok kötü haberlerim var: Outlast 2 artık bizlerle. Açıkçası, şahsım adına konuşacak olursam korku oyunları konusunda inanılmaz derecede geri adım atan birisiyimdir. Hatta, Outlast serisinin ilk oyununun sadece ilk 1 saat civarında oynamış, sonra da büyük kalp çarpıntılarıyla kapatmış biriyim.
                  Amnesia, Penumbra, Outlast gibi bulmaca odaklı korku oyunlarında ne yazık ki hep silahsız bir şekilde ortada bırakılmış, onca kalıbından utanmaz yaratıkların yemi olmuşuzdur. Fikrimi sorarsanız, bir korku oyunu böyle olmalıdır zaten. Eğer karşınızdaki yaratığa veya karşınızda her ne var ise ona karşı koyabiliyorsanız, bu bir korku oyunu değil, gerilim oyunu olmuş olur. Outlast 2 ise, tam anlamı ile, hatta tam anlamından da fazlası ile bir korku oyunu. Gerçekten deneyimlenmesi gerektiğini düşündüğüm bir oyun olduğu için, olabildiğince, yayımlamış olduğumuz ilk 10 dakika videosu ve o civarda karşılaştığım tecrübelerden örnek vereceğim sadece.


                  Outlast 2 hakkında genel olarak ne söyleyebilirsin?

                  Öncelikle zorluk ayarlarından bahsetmek isterim. Zorluk seçimi olarak normal, zor, kabus ve delizorlukları bulunuyor. Kendinize nasıl güveniyorsanız, o zorlukta oynama şansınız bulunuyor. Fakat, kolay zorluk ayarı seçimi olmaması dikkat çeken unsurlardan bir tanesi. Oyunda cinsel içerik ve küfürler bulunuyor. Cinsel içerik örneklerine, daha oyunun ilk dakikalarında karşılaştığımız ağaca asılı, karnı deşilmiş çıplak pilotumuzda rastlıyoruz. Küfürler ise yine bizleri yalnız bırakmayan içeriklerden bir tanesi. Oyunu oynamak isteyenlerin 18 yaş üstü veya ebeveyn kontrolü altında olmasını kesinlikle tavsiye ederim.
                  Bazı sahneler ciddi anlamda çok aşırı derecede sınırları aşıyor. Bünyesi zayıf biri değilseniz kaldırabilirsiniz, fakat gerçekten mide bulandırıcı ve psikolojik olarak rahatsız edici sahneler oyun içerisinde mevcut. Gerçekten bu kadar abartılı sahneler eklenmeli miydi, bilemiyorum, ama çok fazla rahatsız olduğumu belirtebilirim. Yapay zekayı ilk oyunda karşılaştığımdan daha iyi buldum açıkçası. Outlast 2‘nin yapay zekası, ilk oyuna göre daha az faul barındırıyor. Outlast serisinin ilk oyununu biraz olsun oynadıysanız, yapay zekanın ne denli tahmin edilebilir olduğunu hatırlamışsınızdır. Outlast 2‘de, tahmin edilebilirlik çok daha düşük seviyede.
                  Oyunun ilk dakikalarında bizlere en korkulu dakikalarımızı yaşayacağımızı haber eden yaratığın hareket etmeye başladığı yer belli, ilerleyeceği yol belli, fakat ondan sonrası muamma. Zaten onca korkunun arasında kaçacak delik ararken gözden sisten ve karanlıktan kaybolan yaratık, siz arkanızı kollaya kollaya yolunuzu ararken bile hiç beklemediğiniz bir anda belirebiliyor dibinizde. Hızlı koşabiliyor olması sebebi ile, zaten kısa olan görüş alanımızda bir anda belirmesi kaçınılmaz bir durum.


                  Oyunun hikayesi hakkında ne söyleyebilirsin?

                  Hikayenin en baş kısımlarından bahsedeyim hemen, ama sürprizi bozmadan tabii ki. Oyunun açıklamasında da geçtiği gibi Outlast 2, ilk oyun ile aynı evrende geçiyor, fakat farklı karakter ve düzenle. Kullandığımız karakterin ismi Blake Langermann. Kendisi sıradan bir asistan ve kameraman. Blake Langermann‘ın karısı Lynn Langermann ise ise bir araştırmacı gazeteci. Artık derdi her ne ise, Arizona‘nın kırsal kesimlerinde bulunmuş olan, polisler tarafından tutulan rapora göre kendi kendini boğarak öldürmüş bir kadının bu akla mantığa sığmayan imkansız cinayetinin arkasındaki cevapları arıyor.
                  Oyuna başladığımızda kötü bir rüya görürken buluyoruz kendimizi. Geçmişte kalmış bir ismi sayıklıyoruz. Ardından gözlerimizi açtığımızda canlandırdığımız Blake Langermann ile Lynn Langermann‘ı karşı karşıya oturur ve haber için hazırlık yaparken buluyoruz bir helikopterin içerisinde. Elbette, bizim dışımızda bir de pilot bulunuyor. Haber için ön çekim denemeleri yaparken, ilk önce helikopter biraz sarsılıyor. Ardından biraz küfür ettikten sonra kendilerine geliyor ve ön çekim için tekrar başlıyorlar.
                  Lynn Langermann, “İki hafta önce, hamile, yalnız ve çıplak ayaklarla gezen genç bir kadını, bir otobanda…” diye devam ederken bir anda motor arıza çıkarıyor ve düşüyorlar. Blake Langermannolarak uyandığımızda ise aşağıda cayır cayır yanan helikoptere koşup alevler arasında karımızı ve pilotu arıyoruz. Çok geçmeden pilotumuzu hemen ileride bir ateşin kenarında iç organları açığa çıkarılmış, çırılçıplak bir şekilde bir ağaca sarılmış olarak buluyoruz. İster istemez eşimiz Lynn Langermann için korkular burada başlıyor.



                  Outlast 2 nasıl bir oynanış sunuyor? İlk oyuna göre ne kadar farklı?

                  Söylemiş olduğum gibi Outlast 1‘i çok fazla oynamadım, oyunun başlarındaydım henüz. Fakat, ilk bakışta dikkatimi çeken farklılıklar bandaj ve elimizde bulunan kameranın kayıt ettiğimiz görüntülerine tekrar ulaşabiliyor olmamız. Bandajlar ile, tahmin edebileceğiniz üzere yaralandığımızda, eğer olur da bir şekilde kaçmayı becerebilirsek kendimizi iyileştirebiliyoruz. H tuşuna bastığınızda yaralarınızdan kurtulabiliyorsunuz.
                  Kamera muhabbeti ise gerçekten güzel olmuş. Oyun esnasında kameramız zaten neredeyse hep açık olduğu için, neredeyse bütün önemli ve kaydedilmesi gereken olayları ekranın ortasında kırmızı bir halka dolmaya başlıyor, dolunca da kaydolmuş oluyor. Mektuplar, önemli olaylar gibi birçok oyun içerisinde atmış olduğumuz adımları gösteren bilgiler kameraya kaydoluyor. Bu özellik de ipuçları, başarılar, hikaye gibi konularda eksiklerimizin neler olduğunu görmemiz açısından büyük fayda sağlıyor.
                  Elbette bu kadarla da sınırlı değil, kameranızı Tab tuşuna basarak açtığınızda kaydetmiş olduğunuz görüntüleri kronolojik, kategoriler halinde ve video ile fotoğraf olarak ayırabiliyor, istediğiniz bilgilere ve bulgulara rahatlıkla ulaşabiliyorsunuz. Her sayfada 6’şar, fakat en son sayfada 3 adet kayıt olmak şartı ile 18 sayfa, yani toplamda 105 adet kayıt sizleri bekliyor. Oyunun detay ve uzunluğu konusunda bir fikir edinmenize yardımcı olabilir sadece bu bilgi bile. Kamera yine pillerle çalışıyor ve piliniz bitmeye başladığında kameranın ışığı yanıp sönmeye başlıyor. Zaten kameranız açıkken sağ üstten kameranızın pil sağlığı ile ilgili durumunu görebilirsiniz.





                  Oynanış bu kadardan mı ibaret?

                  Biraz evvel bahsetmiş olduğum kamera ve bandaj unsuru oyunda sadece ilk olarak karşılaştığım, en önemli kısımları olarak gördüğüm özellikler. Outlast serisinin ilk oyununu oynamış olanların fazlasıyla aşina olduğu saklanma unsurları da bulunuyor. Bir şekilde düşmanların elinden uzaklaşabilir, gözden kaybolabilirseniz saklanıp sizi tamamen kaybetmelerini sağlamanız gerekiyor. Bu sebeple gözlerinizin saklanacak yerler arıyor olması ve bulduğunuz her türlü saklanabilecek yeri aklınızda tutuyor olmanız gerekli.
                  Eğer Outlast 2‘nin deneme sürümünü oynadıysanız, alanın genişliğinden az çok haberiniz var demektir. Bilmeyenler için belirtmek gerekirse eğer, Outlast’a göre çok daha geniş bir alanda oynuyoruz. Durum böyle olunca da hem kaçabileceğiniz alanlar çoğalıyor, hem de yakalanabileceğiniz. Dikkatli olmakta büyük fayda var bu yüzden.
                  Ayrıca, çok koşmak da hoş bir eylem değil. Kaçarken acilen bir yerler bulmanız gerekiyor. Alan geniş, tehlike çok iken oyun bir yandan yakalanacağınız zamanlarda çok koşmanız için zorluyor sizi resmen ve bu koşmanın da sınırı var. Yorulduğunuz ve koşamayacak olduğunuz zaman titremeye başlayabilirsiniz. Bakın, tekrar ve tekrar söylüyorum bunu, gözleriniz her zaman saklanacak yerler aramalı ve bu yerleri aklınızda tutmanız gerekli. Zaten oynanış açısından ilk Outlast oyununda da olduğu gibi ufak bulmacalarla karşılaşıyoruz.





                  Outlast 2 korkunç mu peki?

                  Bu sorunun cevabını vermek için çok alakasız gözüken yerlerden başlayıp bağlayacağım cevaba direkt özet olarak. 11 Nisan 2017 tarihinde ulaştı oyun elimize. Bildiğiniz üzere 24.7 GB boyutunda bir indirme yapmış ve oyuna başlamıştım. Oyunun indirmesi gece saatlerinde bitti. Açtım oyunu, nasıl bir yürek yediysem artık ve daha ana menüdeki insanın tüylerini diken diken eden fon müziği ile karşılaşınca kapattım oyunu direkt, ama saf bir korku ile kapattım.
                  Oyunun beni korku unsurunda ilk etkileyişi burada oldu. Öyle, böyle derken bir şekilde tekrar cesaretimi toplayıp girdim oyuna. Başlarda çok korkunç gelmedi. Başlarda dediğim de oyunun ilk 5 dakikası falan. Outlast 2‘nin deneme sürümünde de karşılaştığımız köye ulaştığımda etrafta parlak gözlü abilerimizle karşılaşınca sakince geri adım atmaya başladım. Ben zaten cesareti korkuoyunlarında düşük olan biri iken dibimde beni izlemeye başlayıp yavaşça geri adım atarak uzaklaşan dayıların bendeki korku etkisinden bahsetmeme gerek bile yok.
                  Burayı da geçtik diyelim, bir dizi satanist ayinlerin yapılmış olduğuna şahitlik ettiğimiz sahnelerden sonra, beni bir süre boyunca olduğum yerde kalmama sebep olan uzun boylu kargayı andıran bir yaratık gelmeye başlayınca ciddi anlamda titremeye başladım. Daha oyunun ilk dakikalarındayız yahu, bir bismillah deyin.
                  Kaçmak da mümkün değil, ilk başta yürüyerek geliyor, sonra da o uzun boyuyla yakalayıp yere seriyor bizi. Elindekini bize saplamaktan da asla çekinmiyor. Kaçmak imkansızlaşıyor eğer ilk darbeyi aldıysanız ve bir şans ile hayatta kaldıysanız. Sanırım 15 veya 16 kez onun tarafından öldürüldüm. Uzun bir süre tam burada takılı kaldım. Ara sıra çıktım oyundan. Sadece oyunun daha en başında bizi karşılayan bu kısmında bile oyundan çıktıktan sonra da tir tir titremeye devam ettim. Yani, korkukesinlikle bulmakta zorlanmayacağınız bir unsur olarak oyunda yer alıyor.

                  Outlast 2 optimizasyon açısından ne durumda?

                  Bana sorarsanız, kesinlikle mükemmel bir şekilde ayarlanmış bir optimizasyon sizleri bekliyor. Oyunu oynadığım esnada NVIDIA henüz bir sürücü yayınlamamıştı, yayınlayıp yayınlamayacağı hakkında da herhangi bir fikrim yok şu anda. Fakat, buna rağmen elimde olan artık eskimeye yüz tutmuş sistemimle en yüksek ayarlarda Outlast 2‘yi oynadığım sürenin neredeyse tamamında 60 FPS gibi bir performans ile, en yüksek ayarlarda oynadım.
                  Bilgisayarım bir dizüstü olduğu için 1920×1080 gibi bir çözünürlükte değil de, 1366×768‘de oynadım maalesef, ama eğer kullandığım ekran kartının gücü 1920×1080 çözünürlüğünü destekliyor olsaydı, sorunsuz bir şekilde 1080p kalitesinde de oynayabilirdim. Hemen yukarıda, Fraps gibi ağır bir kayıt programı ile kaydetmiş olmama rağmen 60 FPS performans elde ettiğim ilk 10 dakika videosumevcut.
                  Hemen kullandığım sistemden ve oyunun istediği sistem gereksinimlerinden bahsedeyim. Kullandığım bilgisayarın sistem özellikleri kısaca, Intel i7-4710MQ 2.50 GHz, NVIDIA GeForce GTX 860m 2GB, 16GB RAM, Windows 10 64-bit işletim sistemi. Yani, öyle ahım şahım bir cihaz değil gerçekten. Outlast 2‘nin istediği minimum sistem gereksinimleri ise, işletim sistemi 64-bit olmak şartı ile Windows 7 ve sonrası olarak başlıyor. Intel i3-530, 4GB Ram, NVIDIA GeForce GTX 260 1GBveya ATI Radeon HD 4870 1GB sistem özellikleri ile 720p çözünürlük kalitesinde 30 FPS‘lik performans elde edebileceğimizi gösteriyor.
                  Önerilen sistem gereksinimlerinde ise hedef 1080p çözünürlük kalitesinde 60 FPS‘lik bir performans. Yine 64-bit Windows 7 ve sonrası işletim sistemi gereksinimi olarak belirtilmiş. Outlast 2‘nin, Intel Core i5, 8GB RAM, NVIDIA GeForce GTX 660 1.5GB veya ATI Radeon 7850 1.5GB gereksinimleri bulunuyor. Kabaca bir performans karşılaştırması olarak NVIDIA GeForce GTX 660, benim ekran kartıma göre örneğin Thief’te 30 civarı FPS daha fazla sağlıyor.


                  Optimizasyon güzel, ama grafikler ne alemde?

                  Öncelikle Unreal Engine kullanılarak geliştirilmiş bir oyun olduğunu belirtmekte fayda var. Zaten daha oyunu açarken bizleri karşılayan giriş görüntülerinde de koskocaman Unreal Engine yazıyor. Optimizasyon açısından cidden kaliteli olmasının da Unreal Engine ile az çok alakası bulunuyor. Genel olarak bu oyun motorunu kullanan eserler, optimizasyon açısından pek de sıkıntı çekmiyor. Grafiklerin kalitesi de, yine Unreal Engine‘in bütün güzelliklerini yansıtıyor. Muhtemelen aralara sıkıştırmış olduğum görsellerden de atmosferi, grafiklerin oyunun atmosferini ne denli derin işletebildiğini görmüşsünüzdür.
                  Outlast 2 bir korku oyunu ve bu korkuyu işletebilmesi için mekan ile karakter tasarımlarının da başarılı olması gerekiyor. Mekan tasarımı konusunda kesinlikle sıkıntı çekmediğini, hatta fazlasıyla etkileyici olduğunu bu alt başlığın üstündeki görselden görebilirsiniz. Karakter tasarımına gelecek olursak, insanlar(!) hakkında izlenimlerim gerçekten çok kötü, herhangi bir ürkütücülükleri yok. Fakat bazı özel karakterler var ki, insana kabus bile olabiliyor.
                  Bu karakterlerden en basit örneği, kargayı andıran yaratık olarak betimlediğim uzun boylu insan bozması. Aslında sade bir şekilde ele aldığınızda pek korkunç gibi görünmüyor, ama elindeki, puslu görüş alanında yavaş yavaş belirmesi ve üzerinize doğru başlarda yavaş ilerlemesi resmen psikolojik baskı kuruyor insan üzerinde. Şahsen, ilk oynadığım günün gecesinde rüyamda beni kovalıyordu, aynı sahnede, aynı yerde hem de


                  Outlast 2 ses ve seslendirme konusunda bir “korku oyunu” olabilmiş mi?

                  İncelememin bir kısmında bahsetmiş olduğum ana menüdeki müzik ile ses konusunda başlamak istiyorum. Masum bir şekilde oyununuzu açmış, intro, yani giriş kısmını izlemiş, incelemiş ve ana menüye en sonunda ulaşmış olduğunuzu düşünün. Tam burada başlayan fon müziği bile Outlast 2‘nin korkutucu kısmını fazlasıyla yansıtıyor.
                  Özellikle korku oyunlarına çok aşırı tahammülü olmayan bir kalbiniz varsa, kesinlikle etkili olacaktır. Bir şekilde oyuna başladıktan sonra da aynı korku hissiyatını barındıran kaliteli sesler devam ediyor. Oyun esnasında hiçbir şekilde sizi yalnız bırakmayan, arka planda usul usul çalmaya devam ederek korku dozajını yüksek oranda etkileyen müzikler de, Outlast 2‘nin başarılı olduğu bir başka konu.
                  Seslendirmeler konusundaki kalite ve başarısı da, en az müzikleri kadar hissediliyor. Konuşmalar esnasında bir yapmacıklık hissiyatına hiç kapılmadım. Nedenini bilmem, ama bazen bir oyunda adım atarken çıkan seslere bile dikkat ederim. Mesela, Yo-Kai Watch 2: Bony Spirits oynarken rastladığım adım seslerindeki tekdüze ritm oyundan büyük oranda soğutmuştu. Fakat Outlast 2 bu kadar ince konuda bile başarılı olmuş ses konusunda.
                  Korku açısından ise, daha köye girdiğimiz ilk anlarda başlayan fısıltıları göstermem mümkün. İnsanı duyar duymaz geri adım atmaya zorlayan bir atmosfer oluşturuyor. Dilimden düşürmediğim uzun boylu insan bozması yaratığın seslendirmesi de, bütün cesaretimi kırmayı başarmış bir kaliteye ve ürkütücülüğe sahip.
                  Oyun içerisinde sınırları zorlayan sahneler bulunuyor. Sürprizi kaçırmayı gerçekten istemediğim, fakat hem ses olarak hem de görüntü olarak müstehcen içeriklerin bulunuyor olması büyük bir eksi benim gözümde. Çünkü, bir oyuna bazı içerikler eklersin, fakat sınırını gerçekten bu kadar aşmaması gerekir. Bu sahnelerin çok da gerekli olmuş olduğunu düşünmüyorum, açıkçasını sorarsanız. Eğer oyunu almak gibi bir niyetiniz varsa, gerçekten zorunuza gitme ihtimali bulunan sahnelerle karşılaşacağınızı da aklınızda bulundurun.



                  Sonuç olarak Outlast 2 hakkında ne söyleyebilirsin?

                  Direkt özet olarak fikrimi sorarsanız, Outlast 2 tam anlamıyla mükemmel. Psikolojik korku ve vahşetunsurlarını öyle güzel işlemişler ki, bazı yerlerde birinin elimden tutmasını istedim. Hatta kendimi bazen oyunun sesini kapatıp arka plandan Aqua – Barbie Girl açıp sesli sesli şarkıya eşlik ederken bulduğumu da itiraf etmemde ve oyunun korkutucu özelliğini anlatabilmek için eklememde fayda var. Fakat, yaş sınırını da kesinlikle göz önünde bulundurmanız gerekli. Ayrıca, eğer kalp sıkıntılarınızfalan varsa, aman bulaşmayın bile.
                  Outlast 2, her oyuncu tarafından en azından 1 kez olsun tecrübe edilmesi gereken bir yapım. Bazı yerlerde sınırları zorlamamış, ciddi anlamda mide bulandırıcı sahnelere yer vermemiş olsaydı, tam puanı fazlasıyla hak ediyordu. Fakat, 10 üzerinden 9 vermiş olduğuma aldanmayın, gerçekten çok kaliteli bir yapım olmuş.

                  Yorum yap


                  • Sniper: Ghost Warrior 3 yükleme ekranları 5 dakikaya kadar uzuyor

                    Ne yaptınız siz ya?





                    Sniper: Ghost Warrior 3 çıkışını gerçekleştirdi ve inceleme puanları ile de ne yazık ki oyuncuları etkileyemedi. Çünkü bu puanlar oldukça kötüydü. Bizler ise oyunu inceleyemedik çünkü dağıtımcı ekip nedense bizlere geri dönmedi, herhalde Sniper: Ghost Warrior 3 desteğimizi az buldu. Açıkçası inceleyebilmeyi çok isterdik. Her neyse, eğer oyunu PlayStation 4 üzerinde oynuyorsanız sizlere kötü bir haberimiz var. Eurogamertarafından keşfedilen bir duruma göre Sniper: Ghost Warrior 3 yükleme ekranları 5 dakikaya kadar uzuyor.


                    Eurogamer raporlarına göre, oyun içerisindeki 4 bölge arasında hızlı seyahat özelliğini kullandığınız zaman, karşınıza çıkan yükleme ekranları 5 dakikaya kadar uzayabiliyor. Oyundaki diğer yükleme ekranları ise, 5 dakikaya göre oldukça kısa. Mesela, kısa mesafeli hızlı seyahat, maksimum 30 saniye, son yüklenen kaydı geri yükleme, maksimum 30 saniye, görevi baştan başlatmak ise 25 saniyesürüyor.
                    Geliştirici ekipten gelen açıklamaya göre, kendileri bu sorunun farkında ve ne zaman düzeleceği henüz bilinmiyor. Haberimizi sonlandırmadan önce hatırlatalım, bu oyun; PC, PlayStation 4 ve Xbox One platformları için çıkışını gerçekleştirdi ve bu problem şimdiye kadar sadece PlayStation 4 platformunda keşfedildi. Benzer bir sorunu PC veya Xbox One üzerinde de yaşıyorsanız,

                    Yorum yap


                    • Call of Duty: WWII için heyecanlanmamıza gerek yok

                      Nedenleri ise yazımızda sizleri bekliyor.





                      Call of Duty: WWII, tam 1 gün sonra, bu saatlerde resmi olarak gösterilecek ve gösterimden 1 saat sonra da, bizler özel birkaç içerik ile karşınıza çıkacağız. Yani, bugün ve yarın Call of Duty: WWIIile bayağı meşgul olacağız. Fakat, gerçekten bu oyun için heyecanlanmaya değiyor mu? Sonucunda, bu tip heyecanlar sayesinde oyuna ön sipariş verebiliyoruz, sonrasında da pişman olabiliyoruz. Bu tip şeyler yaşamak istemeyiz sanırız. Bu yüzden, bu yazımızda sizlere neden bu oyun için heyecanlanmanıza gerek olmadığınısöyleyeceğiz. Fakat bu demek değil ki, Call of Duty: WWII kötü bir oyun olacak. Aksine, güzel bir oyun olabilir eğer siz beklentilerinizi düşük tutarsanız ve tabii ki heyecan yapmazsanız.


                      Orijinal boyotunu görüntülemek için buraya tıklayın 1572x757px.


                      Sledgehammer Games henüz seride çok yeni.

                      Çok değil, birkaç sene öncesine kadar Call of Duty serisi, sadece 2 geliştirici ile yapılıyordu. Bu geliştiriciler, seriyi ilk başlatan Infinity Ward idi ve serinin 3. oyunu ile ilk defa karşımıza çıkan Treyarch idi. Bu iki geliştirici ekip, 2011 senesine kadar tek başlarına idare edebildi fakat 2011’de çıkan Call of Duty: Modern Warfare 3 ile yepyeni bir geliştirici ekip girdi serinin içerisine: Sledgehammer Games. Öyle ki, bu oyunu da tek başına yapmamıştı Sledgehammer Games. Infinity Ward ile ortaklaşa yapılmıştı. Bu oyundan birkaç sene sonra, yani 2014 senesinde, Sledgehammer Games ilk defa, tek başına bir Call of Duty oyunu yaptı ve bu oyun, Call of Duty: Advanced Warfare idi.
                      Kısacası şunu söylemek istiyoruz, Call of Duty: WWII, bu geliştirici ekibin serideki 3. oyunu olacak. Tek başlarına geliştirdikleri 2. oyun olacak. Yani bu oyunun üzerinde amatör hataların bulunması çok doğal olacaktır. Tüm bunları geçtik, bu geliştirici ekibin bizlere sunduğu oyunlar, seriye çok büyük sorunlar da getirdi. Dilerseniz bu sorunlara da başka bir başlık altında göz atalım. Çünkü yepy hak ediyor


                      Mikro ödemeler, silah çeşitliliği ve abartılı hareket sistemi.

                      Sledgehammer Games, daha önce de dediğimiz gibi sadece Call of Duty: Modern Warfare 3 ve Call of Duty: Advanced Warfare oyunlarını geliştirdi. Peki, bu oyunlar nasıldı? Geliştirici ekibin ilk oyunu, Modern Warfare serisinin ilk oyunu olarak söylenti tüm oyuncular tarafından. Ekibin son oyunu ise, seriye ciddi anlamda berbat bir sistem getirdi: Mikro ödemeler. Şu anda gerçek para ile satılan COD Points, oyun içerisinde oldukça haksız bir şekilde kullanılıyor. Oyuncular, gerçek para harcayarak, oyun içerisinde kimsede olmayan silahları veya aynı silahın başka bir versiyonunu açabiliyor. Fantastik desenler ve bunlara benzer çok daha fazla şey elde edebiliyor.
                      Hatırlıyor musunuz, eski oyunlarda tüm bunlar yetenek ile alakalıydı. Oyunun bizlere verdiği görevleri yerine getirerek yeni logolar, silah desenleri, arka plan görsellerini açıyorduk. Aslında hala aynı sistem var fakat, kutu açarak elimize geçen silah desenleri, silahlar, silah versiyonları, logolar ve diğer her şey, oyunun orijinal olarak sunduğu şeylerden kat ve kat daha güzel. Oyuncular da doğal olarak güzel şeyleri istiyor. Bu yüzden de bir süre sonra oyunda gerçek para harcamak gerekiyor. Evet, COD Pointsile alınan kutuları, kendimiz oynayarak da kazanabiliyoruz ama işe yarar şeylere sahip olabilmek için haftalarımızı vermemiz gerekiyor. Herkesin bu kadar vakti olmayabilir.
                      Demek istediğimiz şu, Call of Duty: WWII her ne kadar geçmişte geçiyor olsa da, kutu sistemini, COD Points sistemini içerecektir. Bu kutular, başta sadece kozmetik olacak fakat sonradan yeni silahlar eklenecek ve sadece kutudan alabileceksiniz bu silahları. Activision ve geliştiriciler, Call of Duty: Advanced Warfare çıktığından beri zaten bu yalanı söylüyor. İlk olarak kutular sadece kozmetik olacak diye söz veriliyor, ardından da bu kutulara daha ilgi çekici, herkesin sahip olmak isteyebileceği şeyler ekleniyor. Call of Duty: WWII kaderi de bu olacak.

                      Yorum yap


                      • Online oyun sektörü, popüler olmaya başladığı 2000'li yılların başından itibaren gelişmeye devam ediyor. Biz de bu sektörle ilgili bazı bilmeniz gereken detaylardan bahsettik.
                        Online oyun sektörü, takvim 2000 yılının başını gösterdiğinde henüz oldukça ufaktı. 2000 yılını geçtikten sonra sektör öylesine hızlı gelişmeye başladı ki oyunların yapımcıları bile bu durumu şaşkınlıkla karşıladı. 2011 yılında toparlanan verilere göre online oyun sektörünün büyüklüğü dünya çapında 70 milyar dolar olarak belirlenmiş. Bu büyüklükten ülkemize düşen pay ise 200 milyon dolar civarında. Online oyunların bu kadar çok sevilmesinde ve tercih edilmesinde birçok etken söz konusu. Son dönemlerin favorilerinden Loa2 sektörde önemli paya sahip online oyunlardan bir tanesi. Loa2 ve diğer online oyunlar hem grafiksel hem oynanış bakımından ciddi yol kat etmiştir. 2011 yılındaki verilerden sonra Superdata'nın yayımladığı raporlara göre oyun sektörünün, 70 milyar dolar olan büyüklüğünün 2017 yılında 100 milyar dolar olması bekleniyor.
                        Online Oyun Sektörünün Hızlı Gelişmesinde Etkili Olanlar

                        Online oyun sektörü piyasa ile tanıştığında bilgisayar kullanım oranı oldukça düşüktü. Yeni yeni yayılmaya başlayan bilgisayar kullanımının son yıllarda artış göstermesi online oyun sektörünün gelişmesine doğrudan etki etmiştir. Bunun üzerinde bir de akıllı cihazların ortaya çıkması ve hızla yayılması eklenince online oyunların kullanıcı sayısı da artış gösterdi. Online oyunlara olan ilginin önümüzdeki yıllarda artarak ilerleyeceği öngörülüyor.
                        Sektörde Büyük Paya Sahip Olan Loa II

                        Loa2 yani League of Angels II oyunu, online oyun sektörüne Loa isimli ilk versiyonuyla girmiş ve büyük bir etki yaratmıştır. Kahramanlarının büyük çoğunluğu melekler olan oyunun çok sayıda sunucusu bulunuyor. İlk Türk sunucusunu da kullanıma alan League of Angels Türkçe dil desteği ile sunuluyor. Loa2 dünya çapında sevilen, milyonlarca kullanıcısı olan online oyunlardan bir tanesi. Dolayısıyla oyun sektörünün gelişmesinde de ciddi bir öneme sahip. Oyunda arkadaşlarla oyun kurma ve sohbet etme imkanlarınız da bulunuyor. Kahramanlarınızın melekler olmasını tercih ediyorsanız; iyi bir savaş ve dövüş sahnesi hayal ediyorsanız; stratejinizi en ince detayına kadar planlamak istiyorsanız; hiç vakit kaybetmeden sektörün liderlerinden League of Angels ile tanışmalısınız. Sizde ücretsiz olarak Loa2 oynamayı denemelisiniz.





                        Online Oyun Sektöründe Lider Olan Oyunlar

                        Online oyun sektörünün gelişmesinde etkisi olan, çok sevilen online oyunlar vardır. Liderliğini Loa2'nin yaptığı online oyun sektöründe ilgi duyulan çok sayıda oyun vardır. Battlestar Galactica, Pirate Storm, Supremacy 1914, Skyrama, Steel Legions sevilen oyunlardan sadece birkaç tanesidir. Strateji, aksiyon, macera gibi farklı türlerin bir arada bulunduğu ve simülasyonun da önemli bir paya sahip oluğu online oyunların sektördeki yeri mühimdir. Sürekli gelişmeye devam eden bu oyunlar, sektöründe gelişmesine doğrudan etki edecektir. Ücret talep etmeyen, kullanıcıdan para almayan bu oyunların nasıl kazanç sağladığı da merak konusu. Bu noktada devreye reklamlar, oyun içi sunulan ücretli yenilikler, özellikler oyun üreticilerinin kazanmasını sağlamaktadır. Yeterli geliyor olacak ki online oyunların büyük çoğunluğunda üye olurken ve oynarken ücret talep edilmemektedir.
                        Online Oyun Sektörünün Tarihçesi

                        Online oyunlara olan ilginin gözle görülür derecede artmış olması öncelikle internetin gelişmesi ile olmuştur. Online oyun çılgınlığı 1974 yılında Maze War isimli oyun ile başlamıştır. Takvimler 1978 yılını gösterdiğinde, devrim niteliğindeki MUD 1 piyasaya çıktı. MUD oyunu 1985 yılına kadar gelişmeye devam etti. Sonrasında piyasaya Island of Kesmai isimli oyun ortaya çıktı. MUD oyunları, MMORPG oyunlarının atası olarak kabul edilmektedir. Oyunlar grafiksel olarak gelişmeye devam ederken içerik olarak da gelişmesini sürdürdü. Online oyunların her geçen yıl kullanıcı sayısı hızla artmaya devam etti. MMORPG oyunlarında League of Angels ve League of Angels II içeriği, türü ve grafikleriyle en ilgi çekici oyunlardan birisi olmayı başardı. Günümüzde hala çok sevilerek oynanan ve her geçen kullanıcı sayısını artıran Loa2 ücretsiz olarak kullanılabilmektedir. MMORPG temelli oyunlar piyasada var olmaya hala devam etmektedir. Üstelik yeni oyunlar da piyasaya çıkmaktadır.
                        Online Oyunlarda Grafiksel Gelişim

                        Online oyunlarda grafikler konusundaki gelişme gözle görülür derecededir. Online oyunların ilk piyasaya çıktığı yıllardaki grafikler ile günümüzdeki görseller karşılaştırıldığında sektörün ne derece ilerlediği anlaşılabilir. Grafiklerin ve oynanışın daha iyi hale gelmesi sektörün gelişmesine doğrudan etki etmiştir. Bunun yanında gelişen teknoloji ve internet kullanım oranının artması gibi etkenler de söz konusudur. Online oyunların kendilerine has grafik özellikleri bulunduğundan bu özellikler üzerinde çok oynama yapılmaz.
                        Sektörde Online Oyunlar Neden Tercih Ediliyor?

                        Online oyunların, oyun sektöründe bu kadar çok paya sahip olmasına birçok etken vardır. Kullanıcıları online oyunlara çeken sebepler çeşitlidir. Her şeyden önce online oyunlar için genellikle herhangi bir ücret ödemenize gerek yoktur. Konsol oyunlarda olduğu gibi DVD ve CD için para ödemenize gerek kalmaz. Dolayısıyla hızlıca, bilgisayara indirmeden kullanılabilirler. Online oyunların sistemi düşünüldüğünde, temelde muhteşem bir teknolojinin yattığı görünebilir. Online oyunların kullanımları kolaydır yani oyun sırasında zorlanmanız söz konusu değil. Oyun içi rehberler ve geniş oyun bilgi rehberleri sayesinde oyunu kısa sürede çözebilir; eğlenmeye başlayabilirsiniz. Sektörde online oyunlarının bu kadar pay almasında kullanıcılara sunduğu sohbet alternatifinin de etkisi vardır. Örneğin League of Angels II oynarken aynı zamanda çevrimiçi olan kullanıcılarla sohbet edebilirsiniz. Oyun arkadaşlarınızı ekleyip sohbete ve oyuna onlarla devam edebilirsiniz. Kullanıcısını bu kadar memnun eden online oyunların sektörün gelişmesinde etkisinin olmaması imkansızdır.

                        Yorum yap


                        • Call of Duty: WWII çoklu oyuncu detayları belli oldu
                          Oldukça yenilikçi bir mod hazırlamaya çalışmış geliştirici ekip.

                          Call of Duty: WWII, resmi olarak duyuruldu ve hatta oyun hakkında birçok bilgi de sızdırıldı. Bizler de, bu sızdırılan bilgileri, sizlere aktarmak ile meşguldük. Fakat aynı zamanda da, şu an okumakta olduğunuz yeni bilgiyi hazırlıyorduk. Bu yazımızda, Call of Duty: WWII çoklu oyuncu modunun ilk detaylarını aktaracağız sizlere. Peki, biraz sonra bahsedeceğimiz bu detayların, bu oyuna ait olduğunu nereden biliyoruz? Tabii ki ön inceleme yazımızdan. Dilerseniz daha detaylı bilgi için ön inceleme yazımızı okuyabilirsiniz. Hatırlarsanız, ön inceleme yazımızı Activision tarafından gerçekleştirilen özel Call of Duty: WWII sunumu ardından yazmıştık. Fakat sadece oyunun çoklu oyuncu modu detaylarını öğrenmek istiyorsanız, buyurun efendim!

                          Call of Duty: WWII çoklu oyuncu detayları belli oldu

                          Call of Duty: WWII, senaryo modu ile bizleri etkilese de, artık Call of Duty oyunlarının ana odak noktası çoklu oyuncu modu oldu. Bu yüzden, bizlerin de büyük bir merakla beklediği oyun modu, Call of Duty: WWII çoklu oyuncu modu idi. Oyunun çoklu oyuncu modu, tam olarak bizlere gösterilmedi çünkü Activision bunu E3 2017 sırasında yapacak. Fakat gördüğümüz kadarıyla, çoklu oyuncu modu gerçekten yenilikçi.

                          Oyunun çoklu oyuncu modunda, karşımıza çıkan ilk mod Boots on the Ground temelli bir mod oluyor. Çift zıplamalar, sırt roketleri, enerji mermileri filan bu oyunda doğal olarak yok. Oyunun çoklu oyuncu hızı ise, normalin biraz üzerinde. Mesela Call of Duty: World at War, bu oyundan biraz daha yavaş oluyor. Fakat asıl yenilik burada değil, “Create-a-Class†özelliğinde. Bu özelliğin yerini artık Divisions alıyor. Divisions ile karakterimizi özelleştirebiliyor, silah setlerimizi yapabiliyor ve oyunun çoklu oyuncu modundaki rolümünü seçebiliyoruz. Yani evet, bu oyunda karakter özelleştirme ve roller bulunuyor.

                          Peki, Battlefield 1’deki Operasyonlar modunu sevdiniz mi? Eğer cevabınız evet ise, aynısını Call of Duty: WWII da yapıyor. Call of Duty: WWII, karşımıza War isimli yeni bir çoklu oyuncu modu ile çıkıyor. War modunda, çoklu oyuncu karakterimizi, senaryolu bir yolla geliştirebiliyoruz. Çünkü War modundaki her oyun, oyunculara bir senaryo sunuyor. Asimetrik haritalarda, her 2 grubun da benzersiz bir görevi oluyor ve oyuncular, o görevi tamamlamak için uğraşıyor. Yani, Operasyonlar moduna bayağı bir benziyor.

                          Bundan önce, sizlere sunmuş olduğumuz bir haberde, aslında şimdi bahsedeceğimiz şeyin ipucunu vermiştik. Bu oyun ile, oyuncular, diğer oyuncularla ve arkadaşları ile daha rahat etkileşim içinde olabilecek demiştim. Oyunun çoklu oyuncu moduna gelen Headquarters ise tam da bu işe yarıyor. Headquarters, iki oyun sırasında oyuncuları bir sosyal alana atıyor. Eğer Call of Duty: Advanced Warfare oynadıysanız, sanal lobileri hatırlarsınız. İşte o sanal lobiler, artık daha gerçekçi oluyor ve lobilerde, karakterimizi kontrol edebiliyoruz, diğer karakterler ile etkileşime geçebiliyoruz.

                          Son olarak, oyunun çoklu oyuncu modunda bulunan ülkelerden de bahsedelim. Geliştirici ekibin söylediğine ve bizlerin de gördüğüne göre Kanada, Avustralya, Amerika, İngiltere, Fransa, İtalya ve Almanya bulunuyor oyunun çoklu oyuncu modunda. Tabii bu ülkelerin hepsi, ana oyunda bulunacak mı, yoksa bazıları ek paketlere mi dahil edilecek, henüz bilemiyoruz. Kişisel fikrimizi soracak olursanız, 7 tane ülkenin ana oyun için biraz fazla olması. Yani en azından bu ülkelerin yarısı, bizce ek paket ile oyuna eklenecek. Umuyoruz ki böyle olmaz.

                          Call of Duty: WWII zombileri nerede?

                          Activision tarafından yapılmış sunum sırasında, oyunun eşli oyuncu modunda ne olduğu kesinlikle gösterilmedi. Bu mod hakkında sadece, “Karanlık, yeni, orijinal ve adrenalin dolu.†dendi. Aslında bu mod, karanlık şeklinde anlatılınca aklımıza ilk olarak zombiler geliyor fakat yeni ve orijinal de deniyor aynı zamanda. Bir zombi modu bizce yeni ve orijinal olamaz diye düşünüyoruz. Belki geliştirici ekip, 2. Dünya Savaşı sırasında yaşanan korkuları farklı bir eşli oyuncu modu ile bizlere göstermeye hazırlanıyor olabilir. Mesela tek başımıza, az bir mermi ile hayatta kalmaya çalışıyoruzdur belki. Dediğimiz gibi, hiçbir bilgimiz yok.

                          Yorum yap


                          • Call of Duty: WWII hakkında bilmeniz gereken 5 şey

                            Yepyeni Call of Duty: WWII bilgileri elimize geçti.




                            Call of Duty: WWII sadece 1 saat önce resmi olarak gösterildi ve ambargolu içeriklerimizi de sizlere sunmaya başladık. Fakat bu içeriklerimizin sayısı biraz fazlaydı sanırım. Kafalar karışmasın diye, tüm bu içeriklerimizi tek bir yazıda toplamak istedik. Bu yazımız sayesinde, hiçbir yerde bulamayacağınız Call of Duty: WWII bilgilerine ulaşabileceksiniz. Hem de bu bilgiler, mutlaka bilmeniz gereken şeyler efendim. İşte Call of Duty: WWII hakkında bilmeniz gereken 5 şey!

                            Call of Duty: WWII, serinin eski oyunlarına benzeyecek.

                            Call of Duty serisini bilirsiniz, genelde bu serinin oyunlarının senaryo modu, oldukça aksiyonlu olur. Beklenmedik olaylar yaşanır, karakterler ölür, geri gelir, ağır çekimde ana düşmanımızı öldürürüz filan. Evet, bu tip önemli senaryo ögelerini son oyunlarda görmüyoruz fakat şöyle bir Modern Warfare serisini ve tabii ki Black Ops serisinin ilk oyununu hatırlayın. Bana soracak olursanız, serinin en güzel senaryoları, bu 4 oyunda idi. Aslında Call of Duty: Black Ops III de güzel ve ilginç bir senaryoya sahipti ama genel olarak Black Ops serisi ile bir alakası yoktu. Bu da oldukça büyük bir sorun tabii.
                            Call of Duty: WWII, bizlere o eski oyunlardaki senaryoyu yaşatacak. Fakat geliştirici ekip, işledikleri konunun hassas olduğunu biliyor ve bu yüzden birçok noktaya saygı da gösterilecek oyun içerisinde. İkinci Dünya Savaşı’na katılmış, Call of Duty: WWII içerisinde de bulunan hiçbir ülkenin kalbini kırmaya gerek yok diye düşünüyor geliştirici ekip. Ortada böyle bir hassasiyetin olmasının sebebi de, artık o savaştaki anıları anlatacak kimsenin kalmamış olması. Geliştirici ekip, o hikayeleri kendi anlatmak istiyor bu yüzden. Oyun içerisinde bulunan şerefin, saygının sebebi de bu. Fakat aynı zamanda kla*** Call of Duty oyunlarındaki aksiyon da bulunuyor.

                            Call of Duty: WWII ile karşımıza çıkan ilk görev.

                            Eğer 2. Dünya Savaşı hakkında bazı şeyler biliyorsanız, bu savaşın en önemli, en ikonik anının D-Dayolduğunu bilirsiniz. Bu savaş ile, Almanya’ya karşı ikinci bir cephe açılmıştı. Ayrıca D-Day, tarihin en büyük hava, kara ve deniz operasyonu özelliğini taşıyordu. Böyle büyük ve ikonik bir olay da, Call of Duty: WWII için açılış görevi olarak seçilmiş. Evet, oyunun ilk görevinde D-Day olayına şahit oluyoruz.
                            Bu bölümün tamamını göremedik fakat gördüğümüz kadarıyla söyleyebiliriz ki, oyunun ses tasarımıgerçekten başka bir seviyede. Zaten bu ses tasarımı, kendisini Hürtgen Ormanı Muharebesigörevinde de göstermişti. Bu görevde, çıkartma yapan taraftayız. Bu yüzden, denizden karaya indidiğimiz o an gerçekten oldukça etkileyici görünüyordu. Her neyse, çıkartma ardından kla*** Call of Duty anları görüyoruz. Bu noktada çok ilginç bir şey yok. Ardından daha yakın menzilli savaşlaratanıklık ediyoruz ve en sonda da, o sinematik sahnelerden biri karşımıza çıkıyor. Bir asker bize saldırıyor ve bir süre boyunca onunla dövüşüyoruz. En sonunda ise, yerden aldığımız bir kask ile, düşmanın kafasına kafasına vuruyoruz.


                            Kimi kontrol ediyoruz?

                            Call of Duty: WWII ile amatör, belki de ilk defa bir savaşa giren Amerikan askerlerinin senaryosuna şahitlik ediyoruz. Oyun boyunca, tek bir Amerikan askeri grubunun senaryosuna şahitlik ediyoruz tabii ki. Bu yüzden, karakterlere kolayca ısınabiliyoruz. Bu karakterlerimiz, ilk defa savaşa giriyor ve bu savaş, tabii ki D-Day oluyor. Askerlerimiz, oyun boyunca farklı şeylerle karşılaşıyor. Zorluklarla baş ediyorlar, farklı şeylerin farkına varıyorlar. En önemlisi de, kahramanlığın ne olduğunu anlıyorlar. Bu arada küçük bir not düşelim, oyunun senaryosu genel olarak 1944 ve 1945 senelerinde geçiyor.
                            Oyunda bizlerin karşısına çıkacak olan bu grubun bir özelliği de var tabii ki. Bu gruptaki askerler, rastgele seçilmiş insanlar değil. Hepsi, birbiri ile arkadaş. Bu yüzden de savaşta ölme korkusu, hepsinin en büyük korkusu oluyor aslında. Bu sayede de 2. Dünya Savaşı sırasında yaşanan o korku, az da olsa bizlere güzel bir şekilde aktarılabiliyor. Bu başlık altında da son notumuzu düşelim, Call of Duty: WWII içerisinde bazı tanıdık yüzler var. Fakat bunların kim olduğunu henüz söyleyemiyoruzama yine de, bunların öyle çok büyük isimler olmadığını söylememiz lazım. Yani, oyundaki en önemli karakterler, yine bizim grubumuz gibi aktarılıyor bizlere.


                            Çoklu oyuncu detayları var mı?

                            Call of Duty: WWII, senaryo modu ile bizleri etkilese de, artık Call of Duty oyunlarının ana odak noktası çoklu oyuncu modu oldu. Bu yüzden, bizlerin de büyük bir merakla beklediği oyun modu, Call of Duty: WWII çoklu oyuncu modu idi. Oyunun çoklu oyuncu modu, tam olarak bizlere gösterilmedi çünkü Activision bunu E3 2017 sırasında yapacak. Fakat gördüğümüz kadarıyla, çoklu oyuncu modu gerçekten yenilikçi.
                            Oyunun çoklu oyuncu modunda, karşımıza çıkan ilk mod Boots on the Ground temelli bir mod oluyor. Çift zıplamalar, sırt roketleri, enerji mermileri filan bu oyunda doğal olarak yok. Oyunun çoklu oyuncu hızı ise, normalin biraz üzerinde. Mesela Call of Duty: World at War, bu oyundan biraz daha yavaş oluyor. Fakat asıl yenilik burada değil, “Create-a-Class†özelliğinde. Bu özelliğin yerini artık Divisionsalıyor. Divisions ile karakterimizi özelleştirebiliyor, silah setlerimizi yapabiliyor ve oyunun çoklu oyuncu modundaki rolümünü seçebiliyoruz. Yani evet, bu oyunda karakter özelleştirme ve rollerbulunuyor.


                            Zombiler nerede?

                            Activision tarafından yapılmış sunum sırasında, oyunun eşli oyuncu modunda ne olduğu kesinlikle gösterilmedi. Bu mod hakkında sadece, “Karanlık, yeni, orijinal ve adrenalin dolu.†dendi. Aslında bu mod, karanlık şeklinde anlatılınca aklımıza ilk olarak zombiler geliyor fakat yeni ve orijinal de deniyor aynı zamanda. Bir zombi modu bizce yeni ve orijinal olamaz diye düşünüyoruz. Belki geliştirici ekip, 2. Dünya Savaşı sırasında yaşanan korkuları farklı bir eşli oyuncu modu ile bizlere göstermeye hazırlanıyor olabilir. Mesela tek başımıza, az bir mermi ile hayatta kalmaya çalışıyoruzdur belki. Dediğimiz gibi, hiçbir bilgimiz yok.

                            Yorum yap


                            • Mayıs 2017 için PlayStation Plus ücretsiz oyunları belli oldu
                              Alienation, Tales from the Borderlands ve daha fazla oyun sizleri bekliyor!
                              PlayStation tarafından resmi PlayStation YouTube kanalına eklenen video ve internet sayfasında yapılan duyuru ile, PlayStation Plus‘ın Mayıs 2017 ayı içerisinde oyunculara bedava olarak sunacağı oyunları duyuruldu. Listede Alienation ve Tales from the Borderlands gibi gerçekten çok güzel oyunlar bulunuyor. Eğer bir PlayStation Plus kullanıcısıysanız, bu ay gerçekten çok mutlu olacağınızı söyleyebiliriz.

                              PlayStation Plus PS Plus

                              Aslında, lafı çok da fazla uzatmadan direkt olarak listeye geçmek gerek. Çünkü, şöyle bir bakındığımızda tam anlamıyla muhteşem bir oyun listesi ile karşılaştık. Örneğin Alienation ile, uzaylıları patlatmaya bayılan oyuncular, Tales from the Borderlands ile de hikaye seven ve Borderlands serisinin hayranı olan oyuncular gerçekten mutlu olacaktır. Elbette liste sadece bu iki oyundan ibaret değil, tam olarak 6 oyun Mayıs 2017 ayı içerisinde oyuncuları bekliyor olacak.

                              Mayıs 2017 için ücretsiz PlayStation Plus oyunları

                              Alienation (PlayStation 4)
                              Tales from the Borderlands (PlayStation 4)
                              Blood Knights (PlayStation 3)
                              Port Royale 3: Pirates and Merchants (PlayStation 3)
                              Laser Disco Defenders (PlayStation Vita)
                              Type: Rider (PlayStation Vita)
                              Mayıs 2017 oyunları, 2 Mayıs 2017 tarihi, yani önümüzdeki Salı günü itibariyle oyuncuların indirebilmesi için mevcut olacak. O zamana kadar hala Nisan 2017 oyunlarını indirip oynamak isterseniz, hala zamanınız bulunuyor. Haberimizi sonlandırıp PlayStation‘ın resmi YouTube kanalına eklenen video ile baş başa bırakmadan önce, isterseniz bir de son kez bir hatırlatma olması amacıyla Nisan 2017 oyunlarına bakalım.

                              Nisan 2017 PlayStation Plus ücretsiz oyunları

                              Drawn to Death (PlayStation 4)
                              Lovers in a Dangerous Spacetime (PlayStation 4)
                              Invizimals: The Lost Kingdom (PlayStation 3)
                              Alien Rage (PlayStation 3)
                              10 Second Ninja X (PlayStation Vita, PlayStation 4)
                              Curses ‘n Chaos (PlayStation Vita, PlayStation 4)

                              Yorum yap


                              • Days Gone ile Horizon: Zero Dawn karşılaştırıldı

                                İlginç ama güzel bir karşılaştırma olmuş.




                                PlayStation 4 ve PlayStation 4 Pro için çıkışını gerçekleştirmiş olan Horizon: Zero Dawn ile henüz çıkışını gerçekleştirmemiş olan Days Gonekarşılaştırıldı. Bu karşılaştırma sebebi, iki oyunu da yarıştırmak değil, kalitelerini göstermekti. Yazımızda toplam 3 görsel olacak ve bu 3 görselden ilkini, hemen aşağıdan görebilirsiniz. Bu ilk görselde, iki karakteri de yüksek bir noktadan, manzaraya bakar şekilde görüyoruz. Kalite olarak iki görsel de gerçekten güzel görünüyor ama şunu akılda bulundurmak lazım, Days Gone henüz çıkması ve oyunun görselleri iyileştirebilir veya düşürülebilir.




                                Bir diğer görselde ise, ki bu görseli de hemen aşağıdan görebilirsiniz, çimen detaylarını görebiliyoruz. İlk görsel gibi, bu görsel ne yazık ki aynı açıdan, aynı pozlama ile çekilmemiş. Bu görselin de hemen altında, iki oyunun manzaralarını da daha geniş bir şekilde görebiliyoruz. Açıkçası bu iki oyunu, bir rakip gibi karşılaştırmak oldukça güç. Fakat bu iki kaliteli oyunu da yan yana, benzer hallerde görmek, gerçekten PlayStation 4 ve PlayStation 4 Pro konsolunun gücünü gösterebilir. Peki, bu karşılaştırmalar hakkında siz ne düşünüyorsunuz? Sizce bu tip karşılaştırmalar yapılmalı mı? Yorumlarınızı bekliyoruz.

                                Yorum yap

                                Hazırlanıyor...
                                X