Yüzyılın Komedisi: YEMEKTEYİZ…
Ne yalan söyleyeyim, pek televizyon izlemiyorum. Dizilere falan da bakmam. Öyle komedi ağırlıklı program dışında genellikle internete takılırım. Ama nasıl olduysa Show Tv’ de yayınlanan “ YEMEKTEYİZ “ programını bir gün izleme fırsatını yakaladım ve hafta boyunca da takip ettim. Öğrendim ki, komedi programları hiç de abartılı değilmiş. Yarışmacıların kişilikleri ve replikleri , programın formatına kurban giden Türk mutfağının hali beni gülmekten öldürdü.
Önceleri ve halen Amerika, Fransa, Almanya, Macaristan, Danimarka ve Hırvatistan’ da yayınlanan bu ödüllü programın bir tercüme alıntısı olan Yemekteyiz, Türk sofra adabına ve geleneksel yemek kültürümüze uymayan, bir popüler kültür erozyonu, şov ve reyting amaçlı bir program gibi geldi bana. Konsept gereği birbirinden bencil, komik ve medyatik şöhret arayan aykırı tiplerin, kıl ve antipatik kişilerin yarışmacı olarak özellikle seçildiği ve birbirlerini kıldan-tüyden, ottan-***tan sebeplerle acımazsızca eleştiren ve aşağılayan bu yarışma programının; Türk ve Osmanlı mutfağını yansıtmadığı gibi, hanım izleyicilere de dedikodu öğretmek, vakitlerini çalmak, mutfak bilgilerini ve kültürünü kargaşaya sokmak dışında bir şey verdiğini sanmıyorum. Zira yarışmacılar gerçek bir ahçı ve gurme olmadığı gibi, geldikleri kimlik ve mesleklerinde de değiller. Bir çoğu ajanslarda kayıtlı aday oyuncu veya tiyatrocu. İnterneti araştırdığınızda bu gerçek karşınıza çıkıyor. Ayrıca ben yarışmacıların evleri gibi sunulan mekanların da kendi evleri olmadığı, programın platoları olduğunu düşünüyorum.
Konsept ve senaryo gereği yarışmacılar yemekleriyle değil, misafir gittikleri evlerde buldukları açıkları, tabaklardaki leke ve kılları bahane ederek, agrasif, aşağılamaktan zevk alan, temizlik hastası, fesat ve memnuniyetsiz, abartılı tepkilerle yarışıyorlar. Önce doldurulmayan sular ve yanmayan mumlar, sofraya konan veya konmayan süsleme taşları veya çiçek yaprakları, tuz eksikliği, fazlalığı, tabaklar, çanaklar, kaşıklar, çatallar; kavga, gruplaşma ve küsmeler için yeterli sebepler olarak sunuluyor. Yarışmacıların peçeteye çıkarma alışkanlığının zirveye çıktığı, her yediği şeyi tabakta ameliyat ettiği ve içinde “hazine” aradığı, hiçbir yemeği beğenmediği, sevginin, misafirperverliğinin ve Türk konukseverliğinin olmadığı bu program eğlenmeye ve gülmeye birebir. İzlerken yemeklerin nasıl ve nelerden yapıldığını değil, yarışmacıların memnuniyetsizliklerinden doğan yapmacık buruşan suratlarını, sofra muaşeret kurallarına olan saygısızlıklarını, yemek kültürü ve damak zevkimize uyuşmayan hırçınlık, çokbilmişlik üzerine dedikodularını, ikiyüzlülüklerini ve yalakalılıklarını seyrediyoruz. Yemeklerin içine konan yağlar ve katkılar konusunda yarışmacıların sarfettikleri replikler, gülmece ustalarımızın yazamayacağı kadar komik. Bu bakımdan yarışmanın yönetmenini, senaristini ve özellikle yarışmacı seçici kurulunu çok merak ediyorum.
Ağzınızın tadını kaçırmak ve bir o kadar da gülmek istiyorsanız, bu programı acilen seyretmenizi tavsiye ediyorum. Zira bizi anlatmayan ve içinde bizleri barındırmayan bu programın uzun ömürlü olacağını sanmıyorum…
NOT: Yazı alıntı olmayıp, tarafımdan kaleme alınmıştır...
Yorum yap